Merhamet sahibi olan Rabbim... Kullarına kolaylık olsun diye Tevbe Sûresi’nin 119. âyetinde:
“Ey îman edenler! Allah’tan korkup sakının ve sâdıklarla beraber olun!” buyurmuştur. “Sâdıklardan olun!” değil, “Sâdıklarla beraber olun!” Elbette hedef ve maksat, insanın sâlih ve sâdık kimselerden olmasıdır. Ancak bunun yolu ve korunması, sâlih-sâdık bir çevre ile beraber olmaktan geçer.
Zira insan bulunduğu ortamın rengini, kokusunu alır. Rahmetli anneanneciğimin biz büyürken sık sık hatırlattığı gibi; “Bülbülle giden güle gider, kargayla giden leşe gider.”
Anne/babaların serzenişleri arasında “arkadaş kurbanı” kavramını ne de çok duyar olduk maalesef! Oysa büyüklerimizden duyduğumuz “ahretlik” kavramı vardı, gönlümüzü ısıtan… Hayatın acı-tatlı, mutlu-huzursuz her ânında bir liman gibi var olan “ahretlik” dost... Öyle bugünün “kanka”sına benzemez! Sadece eğlen, gül, gez, ye, iç değildir çünkü... Adından da anlaşılacağı gibi, bu dünya ile sınırlı kalmayan, âhirete, sonsuzluğa taşınacak kadar değerli, vazgeçilmez...
Büyüklerimizin hayat düzeninde, Sünnet merkezde olduğundan:
“Kişi, dostunun dîni üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.”[1] hadîsi ile şekillenmişti dostluk anlayışları... Bu sebeple olsa gerek ashâb-ı kiram, “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”[2] hadîsini her duyduğunda heyecanlanır, mutlu olurmuş. Sevilen belli, yol belli olunca, Cennet’te Peygamber Efendimiz’le buluşma umudu ve duâsı ile çarparmış kalpleri…
Ya bizim dost dediğimiz kimseler? Allah için hayrı tavsiye ediyor mu? Allah için kötülükten alıkoyuyor mu? Allah için mi seviyoruz, yoksa nefsimize hoş gelen şekilde eğlendiğimiz için mi? “Seviyorum” ya da “dost” kelimeleri, herkese kullanılabilecek kadar sıradan değildir. Çünkü, hadîsin bildirdiğine göre, “Seven, sevdiği ile haşrolacak!” demektir. O hâlde, varlığı ile dünya imtihanında Allâh’ı hatırlatan ve ebedî âlemde birlikte olmayı arzu edeceğimiz kişi; dosttur, ahretliktir.
İmâm Şâfiî, sâdık dostu; arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır, diye tarif eder. Huzurlu, mutlu, keyifli zamanlarda var olup sıkıntılı, bunalımlı zamanlarda ortada olmayan kişi dost değildir. Menfaat ilişkisi sürdürülüyor demektir.
Anneanneciğimin; bebeği olduğu zamanı, yavrusunu kaybettiği zamanı, mutluluklarını, sıkıntılarını anlattığı dönemlerin baş kahramanı idi “ahretliği”... (Rahmet olsun bütün ehl-i îmâna.)
“-Ahretliğim!” derken ışıldardı gözleri zümrüt gibi… Birbirlerine sabrı, hakkı ve hayrı tavsiye ederek geçirdikleri bir ömür dolusu dostluk hikâyesi idi onlarınki...
İyi, ama sâdık dost/ahretlik denilecek kişiyi aramak mı gerek önce? Yoksa bu kavramların içini dolduracak kişinin tâ kendisi olmak için mi çabalamalı? Aslında her ikisi de! İnsan güzele tâlip olurken, güzelin kendisi olmak için çabalamalı elbette...
“Dost” deyince; Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- düşer gönlüme... Canıyla, malıyla, kalbiyle, her şeyi ile Rahmet Peygamberi’ne pervane olmuş, “ikinin ikincisi”dir. Üçüncüleri Allah Teâlâ olan “ikinin ikincisi”, hicret yolculuğunun has dostu!.. Dünya ile sınırlı kalamayacak en güzel dostluk... Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- altın silsilenin ilk halkası olan Hazret-i Ebû Bekir’e:
“-Sen, Cennet’teki Kevser Havuzu’nun başında ve mağarada benim arkadaşımsın.” buyurmuştur.[3]
Son ve hak dînin Peygamberi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, îman edenlere hayat rehberi olmuştur. Temizlik âdâbından kul hakkına, dostluğun ne olduğundan kimi dost edinmemiz gerektiğine, ibadetten muâmelâta her konuda bize ışık olmuştur.
O hâlde bize düşen; hayra yürüyeceğimiz, sâlih amellerde yarışacağımız, kulluğumuzu/insanlığımızı güzelleştireceğimiz dostlarla birlikte olarak hem Kur’ân’ı, hem Sünnet’i hayatımıza nakşederek, kurtuluşa erme yolunda çabalamaktır.
Kur’ân-ı Kerîm’de, hesap günü anlatılırken, “annenin evlâttan kaçtığı gün” diye tasvir edilir. Bununla birlikte Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk’ın:
“Nerede Benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi Arş’ımın gölgesinde gölgelendireceğim.” buyuracağını bildirir.[4]
Dünyada hayra vesîle olan dost/ahretlik; mahşerde de kaçılacak değil, kavuşulacak kıymettedir.
Yâ Rabbi! Dünya hayatımız boyunca bizleri, vuslat günü Sana kavuşmamıza vesîle olacak sâlih/sâliha dostlarla hemhâl eyle! Bizim canımızı müslümanlar olarak al ve bizleri de sâlihler/sâlihalar zümresine dâhil eyle! Âmîn.
Ayşenur SEVER
aysenursever83@gmail.com
[1] Ebû Dâvûd, Edeb, 19; Tirmizî, Zühd, 45.
[2] Buhârî, Edeb, 96.
[3] Tirmizî, Menâkıb, 16/3670.
[4] Müslim, Birr, 37. Ayrıca bkz. Tirmizî, Zühd, 53.
YORUMLAR