Dokunun Toprağa!

Siz hiç yıldızsız bir gecede bir çınarın altında durup, gökyüzüne baktınız mı? 

Ve hiç gördünüz mü üst üste çakışan iki dal? Damar damar uzanırken geceye, soluyan; gündüz yayılınca yeryüzüne, fotosentez yapan yapraklardan birbirinin aynı iki tane gördünüz mü hiç? Göremezsiniz!

Dokunup sonra toprağa, duydunuz mu parmak uçlarınızla bir tohumun çıtırtısını? Duydunuz mu bir solucan deliyorken toprağı, bir kök yol buluyorken yerin merkezine? Duyamazsınız!

Sonra çıkıp, yalın ayak arza, isyânını dimdik taşıyan yalçın dağlara, kabaran suların huzûr bulduğu kumlara, fark ettiniz mi ne hızla dönüyor dünya? Hangi merkez kaç kuvvetidir çaresizliğin koyu karanlığında asılı duran yüreklerimizi, düşmeden tutan? Yoksa aynı el midir, dünyayı gökte ipsiz asılı tutan?

Sen, ey insan! Gör, zuhûrunun şiddetinden gâib olan Âşikâr’ı. Duy, “duâyı işiten”in öğüdünü. Düşün, “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?” diye sorulunca!..

“O sâlim akıl sahipleri öyle insanlardır ki; ayakta iken, otururken, yanları üstünde (yatar) iken, Allâh’ı hatırlayıp zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünürler ve «–Ey Rabimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın! Seni tesbih ederiz. Bizi ateşin azabından koru!» derler.” (Âl-i İmrân, 191)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle