Dicle Üniversitesi’nin dâvetlisi olarak Şubat Ayı’nın son günlerinde Diyarbakır’a bir yolculuğumuz oldu. Bu, Diyarbakır’a ilk gidişimizdi. Televizyon’dan, haberlerden pek çok şey duyduğumuz, gördüğümüz halde “Leyse’l-haberu ke’l-Iyân: Duymak, görmek gibi değildir.” düsturunca, duyduklarımızdan çok farklı bir şehirle karşılaştık. İçinde peygamberlerden Zülkifl ve Elyesâ -aleyhimesselâm-’ın, ayrıca aşere-i mübeşşereden Sa’d bin Ebû Vakkas, Hâlid bin Velid’in oğlu Süleyman gibi yüzlerce sahabînin kabr-i şerîflerinin bulunduğu mübârek mekânlar… Her köşesi, her sokağı tarih ve medeniyet kokan topraklar… Mekke, Medine, Kudüs ve Şam’dan sonra, “Beşinci Mübârek Câmii Şerif” olarak kabul edilen tarihî “Ulu Câmii”nde Cuma namazını edâ ettik.
Cuma sabahı, Dicle Üniversitesi kompleksinde, geniş konferans salonlarında İmam Hatip öğrencileriyle bir buluşmamız oldu. Cuma namazını müteâkip İlâhiyat Fakültesi öğrencileriyle iki ayrı konferansta buluştuk. Halime Demireşik Hanımefendi, hanımlara; biz de erkeklere düzenlediğimiz bu programlarda, “Gençlerin Peygamberi” ile gençleri buluşturmaya çalıştık. İslâm’ın ve günümüz Müslümanların en büyük dertlerini dillendirdik, beraberce üzüldük, birlikte sevindik.
Daha sonra İlim Yayma Cemiyeti’ne bağlı üniversite yurtlarında da benzer sohbet ve programlarımız oldu. Yoğun bir muhabbet ve alâka ile karşılaştık. Bu, aslında iki ayrı şehrin, iki ayrı bölgenin kardeşçe kucaklaşmasıydı. Sun’î ve siyâsî ayrılıklar bir tarafa; biz aynı dinin, aynı medeniyetin, aynı tarih ve toplumun birer parçasıyız. Bizi ayrıştıran, farklılaştıran günümüz değer yargıları ve yaftalar bir tarafa bırakılsa; aslında o kadar çok ortak noktamız var ki… Bu program ve seyahatler, işte bu ortak noktaları tesbit etmek, kardeşlik köprülerini inşa etmek, gönülden gönüle aynı besteyi terennüm etmek için çok faydalı oluyor. Diyarbakır’daki kardeşlerimizin her birinin ayrı ayrı selâmları var. Muhabbet ve duâlarını, bizim şahsımızda dergimiz ve okuyucularımızla paylaştılar.
Bu vesileyle bizi dâvet eden, bizimle ilgilenen, evini, gönlünü bize açan başta üniversite rektörü Prof. Dr. Jale Saraç, Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler müdiresi Füsun Özçelebi, Sevinç ve Sultan Hanımefendilere, Şerife Söyler Hocahanıma; Murat Yolcu, Hamza Demir, Mehmet Emin Mülâyim; Musa Sâlim Söyler beyler olmak üzere ismini zikredemediğimiz bütün kardeşlerimize ayrı ayrı teşekkür ediyor; bu niyet ve gayretlerinin Cenâb-ı Hak katında makbul olmasını temennî ediyor, daha nice hayırlı hizmetler diliyoruz.
YORUMLAR