Dikkat

Dikkat, hayatımızı sağlıklı ve düzenli bir şekilde yönetebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli melekelerden biridir. Dikkatimizi toplayabildiğimiz ölçüde planlama yapabilir, plânladığımız işleri organize edebilir ve hayata geçirebiliriz.

Seyahat, hastalık, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, sorumluluk artışı, mevsimsel veya duygusal durum değişiklikleri, geçici olarak dikkatimizi dağıtabilir. Bu gibi durumlarda unutkanlık, dalgınlık, sakarlık, kazaya meyilli olmak gibi “dikkat eksikliği belirtileri” hayatımıza sızmaya başlar. Hayatımızda dikkat eksikliği arttıkça kendimizi daha yetersiz ve beceriksiz hissetmeye başlarız. Yaşanan durum değişikliğinden sıyrılıp, rutinimize kavuştuğumuzda dikkat melekemiz de eski performansına kavuşur. Kaosa dönen hayatımızı tekrar organize edebiliriz.

Çocuklarda da dikkat, en az yetişkinlerin ihtiyaç duyduğu kadar önemli bir melekedir. Ne yazık ki, çocuklarda daha sık görülen dikkat eksikliği, sahip oldukları becerileri kullanmalarını engelleyen yaygın bir problemdir. Okul çağındaki çocukların %3 ila 5’ini etkileyen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), hem anne-babaların, hem de çocukların hayatını olumsuz etkileyen ciddi bir hastalıktır.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), toplumumuz tarafından yanlış veya eksik tanınmasından dolayı tedavi sürecine gidilemeyen bir rahatsızlıktır. Çoğu zaman akıllı ve hareketli çocuklara iltifat olarak kullanılan “hiperaktif” nitelendirmesi, aslında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun yanlış bir ifadesidir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, çocuklarda üç ayrı şekilde karşımıza çıkabilir:

Birinci gruptaki çocuklar sadece dikkat eksikliğinden muzdariptirler.

İkinci gruptakiler sadece hiperaktiflik yapıları ile yaşıtlarından farklıdırlar.

Üçüncü grup ise, hem dikkat eksikliği, hem de hiperaktivite belirtilerini aynı anda gösterirler. Şimdi bunları biraz daha açıklayalım:

 

  1. Dikkat Eksikliği Görülenler

Sadece dikkat eksikliği gösteren çocuklar; anlatılanı yaşıtları kadar çabuk anlamazlar, sık sık eşyalarını unutur veya kaybederler. Gün içinde hayallere dalar, kendilerine verilen talimâtları takip etmekte zorlanırlar. Gerekli detayları sık sık gözden kaçırırken gereksiz detayları fark edebilirler. Bir faaliyetin başında 15 dakikadan fazla kalamazken, eğlenceli bulduğu bir bilgisayar oyununu saatlerce oynayabilir ya da çizgi filmi saatlerce izleyebilirler. Ödevlerini yapmak istemezler, yoğun dikkat gerektiren çalışmalardan kaçınırlar. Ağırkanlı ve dalgındırlar.

 

  1. Hiperaktiflik Yaşayanlar

Hiperaktiflik ise, genel olarak bilindiğinin aksine sadece hareketli ve akıllı çocukları ifade eden bir kavram değil, çocukların topluma uyumunu, akademik becerilerini, arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. Hiperaktif çocuklar, yerinde oturmakta çok zorluk çekerler. Sabretmek ve sadece beklemek, yapacakları en zor iştir. Gördüğü her nesne ile ilgilendikleri için ellerindeki işi tamamlamakta zorlanırlar. Çok konuşurlar ve konuşurken konudan konuya atlarlar; hiperaktif çocuklarla belli bir konuda sohbet etmek, oldukça güçtür. Oyuncaklarını ile uzun süre oynayamadıkları için kısa sürede oyuncaklarını kırabilir, diğer eşyalarına da zarar verebilirler. Kontrolsüz hareketliliklerinden dolayı sık sık kazalara ve yaralanmalara mâruz kalırlar. Sabah yataktan kalkıp akşam yatana kadar kıpır kıpırdırlar, enerjileri aslâ azalmaz.

 

  1. Hem Hiperaktivite, Hem de Dikkat Eksikliği Görülenler

Hiperaktivite ve dikkat eksikliğinin birlikte görüldüğü durumlarda, çocuklar her iki durumun belirtilerini de birlikte gösterirler. Çabuk öfkelenir, öfkelerini kontrolsüz ifade eder ve çok çabuk pişmanlık duyarlar. Arkadaşları ile ilişkileri problemlidir. Okul başarıları beklenenden düşüktür, defter ve kitapları karalamalarla doludur.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu yaşayan çocukların zekâ seviyeleri geri, normal ya da ileri olabilir. Dikkat eksikliğinin zekâ seviyesi ile hiçbir alâkası yoktur, durumun zekâ ile alâkası, sadece mevcut zekânın bütün alt tiplerde de yansıtılamamasıdır.

Ancak bu belirtileri görür görmez çocuğu DEHB ile tanımlamak doğru değildir. Belirtilerin sadece evde ya da sadece okulda görülüyor olması, çocuğun mekânla ilgili duygusal sıkıntısını belirtir. Birden fazla mekânda belirtilerin görülmesi ve bu belirtileri, çocuk henüz 7 yaşına gelmeden önce, 6 aydan uzun bir süre yansıtması gerekmektedir. Dönem dönem beliren ve kaybolan dikkat sorunları da çocuğun sağlık durumu, büyümesi ya da ergenlik süreci ile ilgili olabilir.

DEHB yaşayan çocuklarda durum dereceli olarak karşımıza çıkar. Hafif, orta, ağır ve çok ağır olmak üzere sınıflandırılabilir. Ortanın altında dikkat eksikliği olan çocuklar, kolay kolay teşhis edilemeyebilirler. Özellikle zekâ seviyeleri de yüksekse; çevresi tarafından çalışmayı sevmeyen, akıllı çocuklar olarak tanınırlar. Desteklenerek beklenen okul başarısını yansıtabilirler. Zekâ seviyeleri normal ya da normalden düşükse, ilgisiz ve tembel çocuklar olarak tanınırlar.

Ortanın üzerinde dikkat sorunu olan çocuklar ise, farklılıkları yüzünden çok erken dönemde teşhis edilir. İlkokul birinci sınıftan itibaren akademik başarıları oldukça düşüktür ve mutlaka çocuk ve ergen psikiyatrlarından muâyene edilip gerekiyorsa medikal destek almaları gerekir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, genetik tesiri olan bir rahatsızlıktır. Dikkat eksikliği olan çocukların anne ve babalarında ya da yakın akrabalarında da dikkat eksikliği ile karşılaşma ihtimali oldukça yüksektir. Orta ve ağır şiddetteki dikkat eksikliği için çevre düzenlemeleri, psikoterapi veya ebeveynlerin eğitilmesi destekleyicidir, ancak yeterli değildir. Bu yüzden gerekli durumlarda ilaç kullanımından kaçınmamak gerekir.

Dikkat eksikliği için kullanılan ilaçlar, sanıldığı gibi bağımlılık yapan, çocuğu uyuşturan ilaçlar değildir ve hayat boyu kullanılmazlar. İlaç tedavisi, hastalığın şiddeti ölçüsünde devam eder ve tamamlandıktan sonra kesilir. Âilelerin gerekli durumda ilaç kullanımından kaçınması, çocuklarını hastalığa mahkûm etmelerine sebep olmaktadır. Tedavi edilmeyen dikkat eksikliği bozuklukları, çocukların depresyona girmelerine, özgüvenlerini yitirmelerine, suça meyilli kimseler olmalarına, kötü niyetli insanlar tarafından kullanılmalarına sebep olabilir.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle