“Dikkat Eksikliği” bir kimsenin herhangi bir işe ya da faaliyete yoğunlaşmakta zorluk yaşamasıdır. Dikkatin aynı anda birçok yerde olmasıdır. Meselâ ders çalışırken, bir taraftan mutfaktan gelen sesleri, üst kattaki komşunun konuşmalarını, televizyonu, birçok şeyi duymaya devam eder. Bir türlü dersine odaklanamaz. Bu sebeple içi içine sığmaz. Her zaman bu şekilde yoğun bir zihin dağınıklığı yaşayan kimse, aşırı derece yorgunluk hisseder ve kaçınılmaz olarak çevresindeki her şeyden vazgeçer. Sadece ilgilerini çeken şeylere odaklanır. Bunun dışındaki iş ve faaliyetlerle, kim ne yaparsa yapsın ilgilenmez.
Dikkat eksikliği yaşayan kimseler, uzun süre sabit oturamazlar. Koltuk tepelerinden inmezler veya yerde sırt üstü, yüz üstü devamlı hareket hâlindedirler.
Kendilerine verilen vazifeyi, kendileri gönüllü olarak benimsemedikleri için, hiçbir zaman tamamlayamazlar. Bu yüzden bir sorumluluk verilirse, sürekli takip etmek gerekir. Zihnî dağınıklıktan dolayı unutkanlık yaşarlar ve onlara emanet ettiğiniz bir şeyi kaybedebilirler. Sorulan soru tamamlanmadan, cevabını vermek için atılırlar. Herkesin sözünü kesip kendi konuştuğunun duyulmasını isterler.
Uzmanlara göre, Dikkat Eksiliğinden (DEHB) bahsedebilmemiz için, bu ve benzeri belirtilerin yedi yaşından önce başlamış olması gerekmektedir. Bu yaştan önce konulan teşhisler, isabetli olmayabilir. Çünkü her hareketli çocuk, dikkat eksikliği rahatsızlığına kapılmış demek değildir. Bazen çocuğun kendi fıtratından, âile ve toplum yapısından “hareketli” olması mümkündür. Yedi yaşına gelmiş çocuklarda, hâlâ dikkat dağınıklığı ve aşırı hareketlilik hâli devam ediyorsa, âilelerin psikometrik testler yaptırmak üzere psikologlara gitmeleri tavsiye edilir.
Yedi yaş ve devamında, yani okul yıllarında bu tür farklılıklar daha belirgin olarak görülebilir. Bu da teşhis ve tedaviyi kolaylaştırır.
Bu özellikleri taşıyan çocuklara sahip olan anne ve babaların evlerde, onlarla ilgilenirken takip etmeleri gereken birtakım prensipler de vardır. Meselâ, çocuklara verilen ev içi vazife ve sorumluluklar, kısa, net ve anlaşılır olmalıdır. Bir şey yapması istendiğinde, uzaktan uzağa değil, göz teması kuracak şekilde yaptıkları takip edilmeli ve yapması gereken işler, birkaç defa tekrarlanmalıdır. Verilen vazifeyi yerine getirmesi için desteklenmeli, o işi tamamladığında küçük çaplı ve sözlü de olsa ödüllendirilmelidir. Bu destek, teşvik ve ödül sistemi, onun özgüveninin gelişmesine yardımcı olacaktır.
Çocuklar, az bir gayret gerektiren işlerde daha başarılı olurlar. Bu yüzden ona yapabileceğinden büyük vazifeler vermek sûretiyle “mükemmeliyetçi” olmamalı, onun seviyesine uygun sorumluluklar yüklemelidir. Eğer çocuk, anne-babanın kendisinden beklentisinin çok olduğunu hissederse, çaresiz kalıp depresyona bile girebilir. “İstese çok iyi yapabilir!” sözü, genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuklar için çok söylenir.
Uzmanlara göre; bu çocukların harcadıkları zihnî enerji, normal çocukların aynı iş için harcadıkları enerjinin 4-5 katı yönünde olduğu şeklindedir. Yani dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan çocuk ve ergenlerin hayatı, normal çocukların hayatından daha zor geçer.
Çocuğun her hareketini büyük bir problemmiş gibi düşünmemelidir. Onun bir çocuk olduğu, tıpkı diğer çocuklar gibi, bazı çocukça davranışlarının ve aşırı enerjisinin bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Çocuk, başkalarının yanında dikkatsizliğinden dolayı kesinlikle eleştirmemeli, küçümsenmemelidir.
Çocuğun yaşadığı bu durumu felaket addetmemeli, gerektiğinde destek almaya ve tedaviye başvurmalıdır.
YORUMLAR