Hazırlayan: Yusuf Çağlar-Sâlih Gülen Yitik Hazine Yayınları (İstanbul, 2008)
Sizlere bu sayıda, İstanbul’dan başlayıp Haremeyn’e uzanan bir muhabbet destânını paylaşacağım: Surre-i Hümâyûn… “Bir para kesesi demek olan «surre»den nasıl bir destan çıkmış, insanlar o mukaddes mekânlara nasıl büyük bir muhabbetle bağlanmışlar?” merak ediyorsanız; bu kitaba bir göz gezdirmeniz yeterli…
On ayrı kalemden çıkan metinlerle oluşturulan “Dersaâdet’ten Haremeyn’e Sürre-i Hümâyûn” adlı eser; tablo, fotoğraf ve çizimleriyle buram buram o günlerin hasretini ve Mekke-Medîne muhabbetini günümüze taşıyor. Büyük bir emek mahsulü olduğu kesin… Yayınevi de, teknik özellikler itibariyle gereken bütün ayrıntıları düşünmüş. Bu kitap şimdiden, kütüphânelerde “evlâdiyelik” kalacak “muhalled” (klasik) eserler arasına girmiş bile…
Muhtevâsına gelince, giriş yazılarından sonra I. Bölüm’de, “Dersaâdet’ten Mekke ve Medîne’ye Gönderilen Surre-i Hümâyûn” işlenmiş. Surre hakkında mâlumâtlar, Surre Emîni, Akkâmlar, Surre Alayı, Yol Güzergâhı, Medîne’ye Varış, Medîne’den Mekke’ye Yolculuk vb. birçok başlıkla, seyahatin durakları adım adım anlatılmış.
Bu bölümün sonunda “Ayrılık Çeşmesi” , “Harem’den Haremeyn’e Surre-i Hümâyun’un Denizden İhrâcı” ve “Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Surre Defterleri” başlıklı yazılar, ilk bölümü zenginleştirmiş.
- Bölüm, “Mısır’dan Haremeyn’e Surre Gönderilmesi” konu alıyor. Bu bölümde de mahmillerin çeşit ve tarihleri, Mısır Mahmili’nin geçmişi ve özellikleri anlatılmış.
III. Bölüm, “Mekke ve Medine’ye Surre Alayı ile Gönderilen Örtüler” ve son bölümde de “Osmanlı Hac Kervanları, Hac yolu Güzergâhı ve Mevlid Alayı” hakkında bilgi verilmiş.
Pek çok vesika, fotoğraf ve çizimle zenginleştirilmiş bu eserden siz değerli okuyucularımıza tadımlık bir parça sunuyoruz:
“Surre alayı ile Üsküdar’dan ayrılan hac yolcuları, Anadolu’dan Şam’a, Medine’den Mekke’ye kadar duâlarla yol alırlar ve ibadet neşvesi içinde menzillerinden aslâ geri kalmak istemezlerdi. Gittikleri yerlerde de çil çil altınlar serpen bu duâ kervanının tek bir maksadı vardı: Hiçbir kimseye ve hiçbir beldeye külfet etmeden Allâh’ın dâvetine koşmak, yeryüzünün merkezi Kâbe’ye sağsâlim ulaşmak… Onun için bu kutlu kervan, geçtiği her şehirde, ziyaret ettiği her beldede sevinçle karşılanır ve hürmetle uğurlanırdı.”
YORUMLAR