Depresyon, Dip Ve Son Değildir

 

İnsanın fizikî yapısı, buzdağının görünen yüzü gibidir. Asıl büyüklük ve merkez nokta, görünmeyen iç dünyasında, yani ruh ve mâneviyatındadır.

Ruh, Rabbimizin ilk insan olan Âdem -aleyhisselâm-’a nefh ettiği (üflediği), emir âleminden bir sırdır. Cenâb-ı Hak, insanlara ruh hakkında çok az bir bilgi verildiğini bildirmiştir. O yüzden insanların yüz yıllardır “ruhun mâhiyeti” hakkındaki araştırmaları yetersiz kalmış, onun “ne olduğunu” ortaya koymak iddiasıyla kurulmuş “Psikoloji: Ruh Bilimi”, son dönemlerde sadece “ruhun davranışlara tesirini” konu edinmiştir.

Gerçekten insan kompleks, yani “karmakarışık” bir bilmecedir. Rûhu anlamak, rûhu kabul etmeyi gerektirir. Bu yüzden görünen âlem dışında bir gerçekliği kabul etmeyen materyalizmin bu konuda söyleyecek hiçbir şeyi yoktur.

Rabbimiz, insanı yaratan ve onu en iyi tanıyandır. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm, insanı bize en iyi tanıtan ve onun dertlerine en köklü ve yaratılışına uygun çözümler üreten yegâne ilâhî reçetedir. İnsanlar kendilerini tanımak için de Kur’ân-ı Kerim’e müracaat etmelidirler.

Kur’ân-ı Kerim, insanı bir yönüyle “en şerefli mahlûk” olarak ifade ederken, bir yönüyle de “hayvanlardan aşağı” olabileceğine dikkat çekmiş ve ondaki iç dünyanın bu iki zıt kutba savrulabilecek bir esneklikte olduğunu haber vermiştir. Bütün insanların dış görünüşü, aşağı-yukarı aynı olduğuna göre, bu farklılık nerede ortaya çıkar? Elbette iç âleminde…

İşte duygu ve düşüncelerin, dolayısıyla davranışların merkezi gönül, başka bir ifadeyle “ruh”tur. İnsan, ruhunu tanıdığı ölçüde kendisini tanır.

Günümüzde pek çok insanın büyük sıkıntılar çektiğini, yaşadığı dertler sebebiyle iç dünyasında büyük vurgunlar yediğini görüyoruz. Daha önce kanlı-canlı olan insanlar bir anda durgunlaşıyor, hayata küsüyor, kendi kabuğuna çekilip kendisine veya başkalarına zarar veriyor. İnsanın bu davranışlarını konu edinen psikoloji, bu tür davranış modellerine “depresyon” adını vermiş. Gelin, bu psikolojik hastalık üzerinde biraz daha genişçe duralım:

 

Depresyon Ne Demek?

Depresyonun farklı tarifleri var. En kısa ve anlaşılır olanı şöyle: Dışarıdan gelen uyarılara karşı hassasiyetin azalması, girişim gücünün ve kendine güvenin kaybolarak umutsuzluğun, karamsarlığın güçlenmesi biçiminde beliren rûhî bozukluk. Başka bir ifadeyle “rûhî çöküntü hâli”…

İnsan her an tesir eden ve tesir altında kalan bir varlık... İç dünyası, durgun değil, hareketli… Her an kıpır kıpır… Bazı insanlar biraz daha mukavemetli, bazıları ise daha zayıf karakterlere sahip… Bazen aynı insan, zaman içinde yaşadığı hâdiselerle farklı ruh iklimlerine girebiliyor. İşte depresyon, daha çok zayıf yapılı veya belli bir dönemde üst üste gelen imtihanlar neticesinde rûhen zayıf düşmüş bünyelerde tesirini gösteriyor. Böyle dönemlerde insanın rûhî yapısı, sanki açık bir yara gibi mikrop kapmaya müsait…

İnsanın iç dünyasını fark etmesi, bu “kırılgan” yapıyı bir an önce tamir etmesi gerekiyor, ama çoğunlukla bu devredeki insanlar, kendilerinin ne yaşadıklarını fark edecek durumda değil. Üstelik depresyona giren insanlar, durumunu teşhis etse de, bu durumu değiştirecek bir güç ve iradeye sahip olamıyorlar. Dolayısıyla onları tedaviye ikna etmek ve teknik destek almak şart… Klinik destek önemli…

Depresyon, hiçbir şey yapmadan, kendi kendine geçen bir hastalık değil!.. Elbette zamanın “unutturucu” gücü var, ama doğru hamleler yapıldığında… Aksine depresyonu daha derinleştirme ve kalıcı hâle getirme riski çok yüksek…

Her cinsten, her yaştan insan, belli sebeplerle ve kısa süreli de olsa depresyona girebilir. Bazılarında düşük, bazılarında orta ve bazılarında da ileri seviyede depresyon görülebilir.

 

Depresyonun Bazı İşaretleri

En temel belirtisi, hayattan eskisi kadar zevk almamaktır. Kişinin önceden hoşlandığı şeylerden artık hoşlanmaz hâle gelmesidir. Sağlıklı bir insan, hayatın akışı içerisinde karşılaştığı hâdiselere tabiî tepkiler verir. Eğer yağmurun yağması, güneşin batımı, kışın gelmesi gibi hâdiseler, insanda farklı duygular oluşturmuyorsa, bu insanda depresyon belirtileri başlamış demektir.

Bu duygu içinde olan bir insanda ayrıca “derin bir isteksizlik hâli” oluşur. Hep “İçimden bir şey yapmak gelmiyor!” duygusu hâkimdir. Bir dönem şen-şakrak olan bir insanın yerine durgun, dalgın ve bezgin bir insan gelir. Önceleri hevesle yaptığı işleri şimdi görev îcâbı, âdeta zorla yapar hâle gelir. Bu durumdaki bir hasta, sürekli uyumak, hep uyumak ister. Bu, ağır bir depresif durumun bulunduğunu gösterir.

Depresyona giren insanların yüzde doksanı uykusuzluk çeker. “Uykuya dalamama” veya “uyuduktan kısa bir süre sonra uyanma hâli şeklinde” kendini gösterir. Az bir kısımda da tam aksine uyku artışı olur. Ki bu normal bir uyku değildir. Dinlenilmeyen ve rahat edilmeyen bir uykudur.

 

Depresyonun Sebepleri

Depresyonun psikolojik sebeplerinin en başında, kişinin yaşadığı üzücü hâdiseler gelir. İnsanın en sevdiği kimselerden birini kaybetmesi, hayatının yönünü değiştirecek üzüntü verici hâdiseler yaşaması en önemli sebeplerdir. Bazen insanın önemsemediği bir sürü küçük hâdise birikir ve kişinin altından kalkamayacağı bir büyük bir yığın hâline gelir.

Risk gruplarında, evliliğini farklı sebeplerden dolayı bitirmiş eşler, on yaşından önce anne veya babasını kaybeden insanlar, özellikle hanımlar açısından güvenilir bir yakını bulunmayanlar ve şehirde yaşayan insanlar...

Depresyona sebep durumlardan biri de müzmin endişe, korku, huzursuzluk ve sinirlilik hâlidir. Böyle kimselerde sebepsiz yere ve sürekli bir endişe hâli mevcuttur. Yakınlarının başına bir şey gelmesinden, depremden, hastalıktan korktuğu gibi, bir yolculuğa çıkacağı zaman başına kötü şeylerin geleceğinden endişe duyar.

Sürekli huzursuzluk ve gerginlik içinde olan bir bedenin fizikî mânâda da problemleri ortaya çıkar. Nefes darlığı, kalp çarpıntısı, tansiyon değişkenlikleri ve vücutta yanma gibi tesirler kendini gösterir.

Ayrıca iştahsızlık, sürekli yorgunluk, unutkanlık, odaklanamama, kendine güvensizlik duyguları da sıkça görülür. Tabiî bütün bunların sonunda -Allah muhafaza- ölüm ve intihar düşünceleri insanın beynini işgal eder hâle gelir.

Karakter olarak depresyona daha meyilli kişiler ise şunlardır: Aşırı sorumluluk duygusu taşıyanlar; işinde ve hayatında yoğun bir şekilde titiz ve mükemmeliyetçi olanlar; başkalarına “Hayır!” diyemeyenler; kendine güvenemeyenler; utangaç, çekingen ve içine kapanık olanlar… “Narsistler” yani aşırı bir şekilde kendini beğenenler ve kendine hayran olanlar... Şerefine aşırı düşkün kimseler yahut “ya hep, ya hiç!” şeklinde düşünenler…

 

Kurtulma Yolları

“Yalnızlık duygusu” depresyonu tetikleyen önemli faktörlerden biridir. Uzun süreli yalnızlıklar, insanın fıtratına aykırıdır. Böyle bir hayat tarzı, bilhassa yaşlılık dönemlerindeki unutkanlığı (Alzheimer) artırır.

Olumlu düşünmeyi öğrenmek veya hayata pozitif bakabilmek, başka bir ifadeyle doğru kader anlayışını ve tevekkülü hayatımıza iyice yansıtmak çok önemlidir. İnsanın kendisindeki eksikleri kabullenmesi, her türlü olumsuzlukta kendini suçlamayı bırakması ve ilk anda menfî neticeleri bulunsa da hayatı için önemli/zor kararları almaktan çekinmemesi gerekir. Bunların başında tedavi için psikolojik destek almak ve ilaç kullanmak da vardır.

PAYLAŞ:                

Şefika Meriç

Şefika Meriç

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle