Çocuk eğitimde konulacak birtakım sınırlar, çocuklarımızın güzel bir ahlak, olgun bir karakter ve şahsiyet sahibi insan olarak yetişmesi ve güzel davranış modelleri geliştirmesi için gereklidir.
Her konuda özgür olan, istediğini yapmakta serbest yetiştirilen çocuklar, nerede duracağını, ne yapacağını bilemez. Bu da onları, farkında olmadan büyük yanlışlara sevk edebilir.
Çocuklar, kendileri için çizmiş olduğumuz mâkul ve olumlu sınırlarla çevresinde olup bitenleri daha iyi anlayabilirler. Bizim kendilerimize çizmiş olduğumuz sınırlar, sebepleri ile anlaşıldığında, çocuklar tarafından da benimsenecek ve onlar da sınır koymayı öğreneceklerdir. Bu da onları, sınırlar içinde yeni şeyler keşfetmeye itecektir.
Altıncı aydan itibaren çocuklar, sınırları öğrenmeye başlarlar. Burada önemli olan sınırları gösterip uygulamaya geçmektir. Sınırlar, çocuğun kişiliğinin oluşmasını sağlar ve sorumluluk bilincini oluşturur.
Çocuğunuz, yaratılış itibarıyla bu dünyanın kurallarını anlamaya çalışır. Anne ve babaya düşen vazife, koymuş olduğumuz kuralları çocuklarımıza sebep-sonuç ilişkisiyle onların seviyesine inerek anlatmaktır.
“Artık bir daha asla parka gitmeyeceksin!”, “Bu eşyaya dokunmayacaksın!” vb. cümleler çocuğunuza hiçbir şey ifade etmez. Çocuklarda kalıcı izler bırakmayan bu ifadeleri sadece söylemiş olursunuz.
Hangi konuda olursa olsun, yapmış olduğunuz davranışı ve koymuş olduğunuz kuralları onun anlayacağı bir şekilde açıklarsanız o da sizin koyduğunuz sınıra saygı duyacaktır.
Disiplin ve Sınır
Aslında sınır koymak, bir disiplin anlayışı değildir.
Disiplin; çocuğun zihnî, duygusal ve toplumsal olumlu özelliklere sahip olabilmesi için oluşturulan bir süreçtir. Disiplin aynı zamanda, ebeveyn ve çocuk arasında tartışma sebebidir.
Anne ve baba, çocuğa sınır koyarken, aslında sınırların kurallarını belirler ve nerede nasıl duracakları hakkında tam bilgi verirler. Çünkü çocuklar nelerle karşılaşacaklarını çok fazla merak ederler; nerede duracaklarını, ne kadar ileri gidebileceklerini ve gittiklerinde neler olabileceğini bilmek isterler.
Sınır koyarken kullanılan araçlar; sözlü ifadeler (ikaz ve uyarılar) ile yapılan davranışlardır. Ebeveynin sözlü ifadeleri ve davranışları arasında tutarsızlık olursa, çocuk konulan kuralların hayata geçmesinde anne ve babayı zorlayacaktır. Şöyle ki; eğer anne ve babalar bir konuda sözlü yasak veya sınırlar koyarken, başka bir defa çocuklar fiilî olarak bunu yapmasına göz yumuyorsa, o sınır ihlâl edilmiş demektir. Çünkü çocuk için sınırın her hangi bir şekilde bir kez geçilmiş olması yeterlidir. Anne ve babanın, çocuğa bir kez açık kapı bırakması halinde, çocuk, her sınır koymada anne ve babayı yıpratacaktır.
Sınırlar, her aileye göre farklılık içerebilir.
Sınırları dört maddede özetleyebiliriz.
Tutarsız Sınırlar
Sınırlar ve kuralların uygulamasında tutarsızlığın söz konusu olduğu durumlarda, çocuğun davranışı da olumsuz değişir. Çocuk nerede duracağını bilemez. Çocuk, anne ve babasına saygı göstermez, öğrenmekte güçlük çeker, sorumluluk almaktan kaçınır.
Başka bir ifadeyle annenin koyduğu bir sınırı, baba deliyorsa veya babanın olmaz dediğine anne izin veriyorsa yahut bazen “yasak, olmaz!” dedikleri şeye, herhangi bir gerekçe göstermeden başka bir zaman “izin” veriyorlarsa, çocuğun bu sınırın bir mânâsı olmadığını düşünür. Hatta bunu başka sınırlamalarda da dener. Bu şekilde zamana veya kişilere göre değişen sınırlar, çocuğun düşünce ve davranışlarında belirsizlere yol açar.
Kısıtlayıcı Sınırlar
Kısıtlayıcı sınırlar; aşırı kollayıcı ve koruyucudur, denemeye ve keşfetmeye izin vermez. Sağlıklı gelişime mani olan kısıtlayıcı sınırlar, çocuğun sorumluluk almasına da engel olur. Ebeveyn sürekli kontrol etme çabasında olduğu için “Ben bilirim!”, “Ben öğretirim!”, “Ben kontrol etmezsem yanlışa düşer!” kaygısıyla hareket eder. Bu durumda çocuk, karşılaştığı sıkıntılarla kendi başına mücadele edemez. Kendini zorlukları aşmak için zorlamaz.
Kısıtlayıcı sınırlar konulan çocuk, “Problemleri çözmek, anne-babamın vazifesidir!” diye düşünür ve buna inanır. Sorumluluk almaktan kaçınır, isyan eder ya da sessizce karşı koyar. Günümüzde bu tarz fertlerle çok fazla karşılaşırız.
Esnek Sınırlar
Sınırlar ve kuralların esnek bir biçimde konulduğu bu tutumda, anne ve babanın hedefi çocuğu mutlu etmektir. Anne ve baba, çocuğu çok fazla sıkmamak adına güç ve kontrolü çocuğa verirler, hep onu ikna etmeye çalışırlar.
Çocuk ise; “Ben istediğimi yaparım!” der ve kolaya kaçarak sorumluluk almaz. Çocuk kendi davranışlarında sorumluluk almadığı için, kendini kontrol etmeyi de öğrenemez.
Ebeveynin, sınır koyarken çocuğuna kıyamaması, aslında ona yapacağı en büyük kötülüktür.
Kesin Sınırlar
Bu, doğru olan bir davranış biçimidir. Ebeveynin sözleri ve davranışlarında kesinlik vardır. Çocuğa sınırlar net bir dille ifade edilir ve bu sınırlar, tek seferde belirtilir. Kesin sınırlarla, çocuğun hür olduğu, kendini rahatça ifade ettiği ve sorumluluk aldığı bir ortam sunulur. Kesin sınırlar, aynı zamanda, çocuğun yeni beceriler elde etmesi için gerekli hürriyeti de sağlar. Deneme ihtiyacını azaltır ve çocukta sorumluluk bilinci tam oluşur.
Anne ve babaların dikkat etmesi gereken hususlar şunlardır:
-Sınırlarınızda kararlıysanız ve daima kararınızda kesinseniz, “hayır”ı kullanın ve gereğini mutlaka yaptırın.
-Çocuğunuzla güç kavgasına girmeyin.
-Olumsuz durumlarda kendinize hâkim olun ve çocuğunuza bağırmayın.
-Konuşurken çocuğunuzun boyu hizasına inin ve onunla yüzyüze konuşun.
-Tutarsız davranışlar, çocuğunuzun sorumluluk almasını engeller, tutarsız davranışlarda bulunmaktan kaçının.
-Çocuklarınıza uzun nasihatlerde bulunmayın.
-Çocuğun anlayabildiği dilde, açık ve net aktarımlar yapın.
Unutmayın ki, çocuklar bize Allâh’ın birer emânetidir. Biz, onları kendi çağımız için değil, onların yaşayacakları döneme göre hazırlamalıyız. Onları iyi yetiştirirsek bizim devam eden hayır defterimiz, kötü yetiştirirsek insanlığa bırakmış olduğumuz büyük bir yük ve vebal olacaktır!
YORUMLAR