Çocuğunuzu, Oyun Oynayarak Tanıyı

Oyun, çocuklarımızın mutlu ve sağlıklı gelişebilmeleri için ihtiyaç duydukları en önemli gıda kaynaklarından biridir. Yumurta yemeyen ya da süt içmeyen bir çocuğun başka gıdalarla bu eksikliği telafi etmeleri mümkün olabilir, ama oyun oynamayan bir çocuğun bu mahrûmiyetini telafi edebileceği başka hiç bir kaynak yoktur.

Ne yazık ki, günümüzde toplumumuz, oyunun ehemmiyetini idrâk edebilmiş değil. Çevrenizde, “Yavrum, bugün sütünü içmedi!” diye hayıflanan birçok anne görebilirsiniz, ama “Bugün oyun oynayamadı!” diye üzülen bir tek anneye rastlayamazsınız. Çünkü âileler için oyun; dersini çalışması, kitap okuması, ödevlerini bitirmesi, erken yatması gereken bir çocuk için büyük bir zaman kaybı, bir angarya olarak algılanıyor. Anne-babalar, çocukların gelişimde öğretim faktörüne öyle odaklanmışlar ki, oyun, çocukların uğraşacakları en fuzulî iş olarak kabul ediliyor.

Araştırma sonuçlarına göre, son yıllarda sadece ülkemizde değil, bütün dünyada çocukların oyun oynama sürelerinde belirgin bir azalma dikkat çekiyor. Anne-babaların gün boyu çalışması ve birlikte geçirilen sürede yorgun olmaları, çocukların genel olarak sorumluluklarının artması gibi sebeplerden dolayı oyun yeterince önemsenmiyor. En tabiî hakları olan oyun oynamak, çocukların ellerinden alınıyor.

Âileler, çocukların serbest zamanlarını, oyun yerine saymalarına rağmen elektronik oyuncaklarla geçirilen süre ya da televizyon izlemeleri aslâ oyunun yerini dolduramaz. Bir saatlik bilgisayar oyunu, 10 dakikalık gerçek oyunun yerini tutamaz; çocuğu 10 dakikalık oyun kadar rahatlatamaz, geliştiremez. Bilâkis gerginliğini artırır. Gerçek oyuncaklarla ve arkadaşlarla oynanan oyun, çocuğu iyileştirip, sâkinleştirirken; elektronik oyuncaklarla geçirilen süre, çocukları öfkeli ve tahammülsüz yapar. Okuldan eve geldiğinde oyun oynayabileceği bir arkadaş bulamayan, oyuncaklarını dağıtmaması istenen çocuklar, kendilerine en ucuz eğlence sunan bilgisayar oyunlarını oynamayı ya da televizyon izlemeyi tercih ediyorlar. Netice olarak günlük serbest dinlenme zamanlarını elektronik ortamda tüketen çocukların, kaliteli oyun oynamak için vakitleri kalmıyor.

Gerçek oyun, başlı başına bir terapidir. Oyun, çocuğun kendi özelliklerini yansıtabileceği, doğruyu yanlışı öğrenebileceği en mahrem alanıdır. Oyun, çocuğun en tesirli öğretmenidir. Oyun, çocuğun ilacıdır. Çocuklarımızın gelişiminde bu kadar önemli bir rolü olan oyun, hiç de hak ettiği değeri göremiyor. Bir çocukla yakınlaşmanın en kolay yolu, gerçek oyundan geçer. Çocuklarının olumsuz davranışlarının sebeplerini anlayamayan ebeveynler için en kolay keşif yolu oyundur. Çocuklarını daha iyi anlamak, tanımak isteyen anne-babalara, şiddetle çocuklarıyla oyun oynamalarını tavsiye ediyorum.

Evlâtlarımızın gerçek oyun oynayan çocuklar, evlerimizin de lâyıkıyla oyun oynanan mekânlar olması için, annelere bazı vazifeler düşüyor. Ebeveynler, oyun için uygun ortam oluşturmadığında çocuklar işin kolayına kaçıp ya televizyon seyrediyor ya da imkânı olan elektronik oyunları tercih ediyorlar. Büyük kazançlar elde edilebilecek bir süre, zâyî olup eriyor.

Kaliteli oyun oynamaya başlamak için ilk önce çocuğun annesinin ya da babasının kendisi ile oyun oynamak için istekli olduğundan emin olması gereklidir. Bunun için çocuğun oyun talebini günlük işlerin arasında ertelememeli, hattâ gerekirse oyun oynamak için onu dâvet etmelidir. Ebeveynin oyun için ayırdığı zamanda dikkati dağıtacak başka bir işle uğraşmaması (telefonla konuşmak gibi) ve oyun oynamaktan mutluluk duyduğunu da çocuğa hissettirmesi gerekir. Anne ya da babasının istekli olduğundan emin olan çocuk, kendini daha rahatlıkla oyunun akışına bırakabilir.

Çocuğun bu süre içerisinde isteğini kaybetmemesi ve oyunun verimli olması için oynanacak oyuna ve oyuncuların görev dağılımına, çocuğun kendisinin karar vermesi gerekir. Güçlü olmaya ihtiyaç duyan bir çocuk, polis olmayı tercih ederken, kardeşini kıskanan bir çocuk, bebek rolünü üstlenebilir. Bu süreçte polis olarak güç kazanan çocuk ya da bebeksi duygularını tatmin eden çocuk, oyunun ardından daha huzurlu olacaktır.

Birebir oyun için ayrılan süre, en az bir saat olmalıdır. Bu bir saatlik süre içinde hangi oyunun ne zaman sona ereceğine çocuğun kendisi karar vermelidir. Birçok çocuk için gerçek oyun oynamak öylesine mutlu edicidir ki, bir saatin sonunda oyunu bitirmek istemeyebilirler. Bu durumda anne-baba taviz vermeden, oyundan çekilmek zorunda olduğunu belirtmeli, bir sonraki oyunu ne zaman oynayacaklarını planlayıp oyundan çekilmelidir.

Bilindiği gibi, her şeyde istikamet üzerine olmak, sonuç açısından önemlidir. Oyun konusunda da belli bir sürekliliği sağlamak çok önemlidir. Nasıl sadece bir imtihana çalışan öğrencinin o derste başarılı olması mümkün değilse, düzenli oyun oynamayan bir çocuğun da oyundan istifade etmesi mümkün değildir. Düzenli oyun oynayan ve oyuna doyan çocuğun hayal dünyası, problem çözme becerisi, üretici düşüncesi gelişir. Kendisini ifade etmeyi öğrenir. Duygusal olarak insanlara daha rahat yaklaşabilir, olumsuz duygularını oyun yoluyla ifade ederek rahatlar, gerçek hayata taşımaz. Fizikî gelişimi ve zihnî gelişimi hızlanır.

En az 11 yaşına gelene kadar çocuklarla oyun oynamaya devam etmeli, arkadaşları ile oyun oynayacakları ortamları da desteklenmelidir.

Netice itibariyle, çocuklarla ilişkileri güçlendirmek için öncelikle onları iyi anlamak; onları iyi anlamak için ise onlarla oyun oynamak gereklidir.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle