Arkadaşlık farklı, “arkadaş gibi olmak” farklıdır. Çocuğumuzla oyunlar oynarız, sözlerine güleriz, canı yandığında yanında oluruz, yanlışlarına çoğunlukla kızmayız, onunla olmaktan mutlu oluruz. Ama arkadaşımızla farklı şeyler paylaşırız. Dertlerimizi anlatırız, zor anlarda yardımlarını bekleriz. Arkadaşla sadece hoş vakit geçmez; sıkıntılar, gözyaşları, bazen hiç olmadık durumlar yaşanır. Oysa çocuklarımızdan sıkıntılarımızı saklarız, kavgalarımızı onların olmadığı yerde yaparız.
Çocuklarımızla “arkadaş gibi” olabiliriz, “arkadaş” olamayız. Biz çocuklarımız için “model” konumundayız. Onlara yanlış veya doğru bildiğimiz şeyleri öğretiriz. Çocuğumuza öğretmeyi hedeflediğimiz her şeyi, ona, yaşayarak ve yaşatarak öğretirsek kalıcı olur.
Çocuğu karşımıza alıp “Bu davranış yanlış, şu davranış doğru değil!” şeklinde öğüt vermemelidir. Çünkü bu, onun için sıkıcı bir durumdur. İnsanlar duyduklarının % 20’sini, görüp yaşadıklarının % 70’ini hatırlarlar. Bu yüzden çocuğumuza davranışlarımızla örnek olmak, en doğru olanıdır. Meselâ, “Yardımlaşmak güzel bir davranıştır. Sen de insanlara veya canlılara yardım edersen güzel davranmış olursun!” şeklinde öğüt verirsek çocuk, ne demek istediğimizi anlamayacaktır. Ama yaşlı birinin elindeki poşetlerine yardım ederken bizi görürse , “yardımlaşmaktan kasdımızın ne olduğunu” o an rahatça anlayabilir. Parktaki ağaca sıkışmış bir kedinin kurtarılması vs. hâdiseler, çocuğun dünyasında unutulmaz izler bırakır.
Onlarla arkadaş gibi olabilmek, beceri gerektirir. İşten arta kalan dinlenme vaktimizin en az 15 dakikasını çocuğumuza ayırabilmek için gönüllü olmalıyız. Çocuğun belki de saatlerdir beklediği, o on beş dakikadır. Bize anlatmak üzere, içinde kimbilir neler biriktirmiştir? Baba gelince onun omuzlarında gezmeyi veya annesinin saçlarını okşamasını, sıkı sıkı kucaklamasını hayal etmiş olabilir.
Anne baba olarak evimizde bizi hasretle bekleyen yavrularımızın olduğunu unutmamalı, biraz fedakârlık yapıp onlara “özel” zaman ayırmalıyız. Sorduklarında, “hep çocuğum için çalışıyorum, onun rahat yaşamasını istiyorum!” deriz. Doğrudur da… Lâkin çocuğumuz, bu fedakârlığımızı anlamayacak kadar küçüktür. Ona sevgimizi, sıcaklığımızı hissettirmek için çok çalışmaya gerek de yoktur. Bazen kapıdan girince bize açılan kucağı boş bırakmamak, özlediğimizi söylemek, gözlerinin içine bakarak bir dakika bile olsa onu dinlemek yeter.
YORUMLAR