Bu Yaz Ne Yapalım?

Çocuk yetiştirmek başlı başına bir sanattır. Her ebeveyn bu sanatı en güzel şekilde icrâ etmek zorundadır. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerimede “ahsînû” buyurarak her işimizde bir güzellik istemektedir. Aslında her çosuk konuşması, oturması, kalkması ve iç dünyasındaki ihtiraslarla bir nevî ebeveynin minyatürüdür. Çünkü önündeki en  önemli örnek onlardır. Her ana-baba büluğ çağına kadar yavrusunu dünya ve âhiretin gerçeklerine hazırlamalıdır. Zira büluğdan sonra, bizim “çocuk” dediğimiz o şahsı, Cenâb-ı Hak kendisine muhatab almış ve büluğdan  sonraki hayatından bizzat kendisini mes’ul tutmuştur.

Bugün toplumumuzda, câhilâne veya garazkârâne ifade edilen “Daha küçüktür, dini şimdiden öğreterek korkutma, bıktırma!” gibi yanlışı söz ve davranışlar, bugün çığırından çıkmış bir gençlik bırakmışlardır ardında…

Nasıl her tohumun bir mevsimi varsa ve mevsiminde toprağa verilmeyen tohum çürümeye mahkûmsa; zamanında gerektiği gibi yetiştiremediğimiz yavrularımız da yaydan fırlamış ok gibidir.

Boş kasede ilk kaydedilen sesler nasıl net ve berraksa, çocuklukta öğretilen her şey de bütün hayatı boyunca o çocuğun zihninde ve ruh dünyasında o kadar net ve berrak olarak korunacaktır. Bize “geçen hafta ne yaptın?” diye sorulacak olsa, biraz düşünür ve aklımızda kaldığı kadarıyla cevaplamaya çalışırız. Ama çocukluğumuzdaki bir anımız hatırlatılsa, sanki birkaç saat önce yaşanmış gibi ayrıntılı bir şekilde anlatabiliriz.

İşte, muhterem ebeveynler; bu yaz bizim için bir başlangıç olsun. Geçmişte yapamadığımız veya yanlış yaptığımız şeylere sünger çekip, zararın neresinden dönülürse kârdır düsturuyla başlayalım bu yaz dönemine…

Evlerimizde çocuklarımızla oturup bir yaz programı yapalım. Namazı cemaatle kılmak olsun ilk şartımız. Oğullarımıza imam olmayı sevdirelim ki, Kur’ân-ı Kerim’i mahreç ve tecvidi ile öğrenmek arzusu doğsun içinde. Her akşam bir sahabinin hayatını anlatsın, aile fertlerinden birisi.. Küçük kızınız koşup açsın o müstesna yıldızlara evinizin kapısını…

Sünnet-i seniyyeyi yaşama yarışları düzenleyelim. Bir haftada kim ne kadar sünneti hayatına geçirdiyse, anne-babalar, hediyeler ve ödüller versi yavrularına…

Kızlarımıza, evvela tesettürün ruhunu verip sevdirerek taktıralım başörtülerini…

Namaza başlayan ve Kur’ân-ı Kerim’e geçen çocuklarımıza çaylı-pastalı, duâlı-niyazlı sürprizler hazırlayalım.

Çocuklarımıza peygamberlerin hayatlarını anlatalım heyecanla… Hazret-i Mûsâ’nın asâsını, asaya gücü veren Rabb’i tanıtalım ki, televizyonlardaki büyücü filmlerine hayran kalmasınlar.

Evlatlarımıza eminim ki çok güzel isimler verdiniz. Onlara bu isimlerinin sahipleri hakkında bilgiler verelim. Onlar başları dik olsun, isimlerinden “Âişe’den, Fatma’dan, Ali’den, Osman’dan….” utanmasınlar; Kaya’ya, Tunç’a imrenerek bakmasınlar. Bu isimlere şeref veren insanların onurunu taşısınlar.

Ve en önemlisi kâinâtın gözbebeği, serveri, incisi Peygamber Efendimizin hayatını gönlümüzden kopup gelen gözyaşlarıyla, muhabbetle, heyecanla anlatalım. Sevelim, sevdirelim. Bilelim ve öğretelim.

O Fahr-i kâinâtın merhametini, çocuklara olan sevgisini, kanaatkârlığını, affediciliğini, cesâretini, eminliğini ve hayatının her karesini nakış nakış işleyelim çocuklarımızın yüreğine…

Bizi “havz-ı kevser”in başında bekleyen, nur menbaı Peygamberimize lâyık bir ümmet, kâinâta “vedûd” isminin sırrıyla muhabbeti yerleştiren Rabbimize lâyık kul olmak ve ardımızda sadaka-i câriyeler bırakmak üzere bu yaz, bizim için bir başlangıç olsun. İnşaallah, 

Rabbimiz, zürriyetimizden gelenleri râzı olacağın şekilde yetiştirmek için bizlere sabır, güç ve azim ihsan eyle! Âmin.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle