Bu Çağda

Örnek Bir İnsan Modeli -5-

Güzel ahlâk; pek çok yansıması bulunan bir şahsiyet bütünlüğüdür. Bazı insanlarda güzel ahlâkın bazı şubeleri daha fazla öne çıkar. Ancak ahlâk, bir bütünlük arz ettiği için, genel mânâsıyla faziletlerin çokluğu insanî zaaf ve hataların azalmasına sebep olur.

Ancak hatasız, günahsız, kusursuz bir insan düşünmek “vehim”den ibarettir. Eskiler, “Beşer, şaşar.” demişlerdir. O yüzden biz faziletlerini anlattığımız büyüklerimiz, “kusursuz, mâsum kimselerdi” demeyiz, diyemeyiz. Bu, İslâm esaslarına zıt bir durumdur. Zira her türlü noksanlık, hata ve kusurdan münezzeh tek bir varlık vardır; o da Cenâb-ı Hak -azze ve celle-… O’nun dışındaki bütün varlıklar, az veya çok eksik, hata ve kusurlara sahiptir. Kullukta kemal, hatasız olmak ve hiç günah işlememek değil; mümkün olduğunca “bile bile” günah işlememek; eğer bir hataya düşülmüşse de en kısa zamanda tevbe ve nedâmetle af dilemektir. Nitekim insanların en mükemmel örnekleri makamında olan peygamberlerin bile zelleleri vardır; Kur’ân-ı Kerim hemen hemen her peygamberle ilgili böyle zelleler zikretmiştir.

Bu mânâda bizim merhum Mûsa Topbaş -kuddise sirruh- hakkındaki mütalaalarımız, bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir. Biz onun ahlâkî güzelliklerini ve faziletlerini zikrederken, onun “kusursuz olduğunu” iddia etmiyoruz. Ancak birkaç prensip sebebiyle daha çok güzel ahlâkını ve insanlar açısından istifadeye medar olacak hususiyetlerini anlatmaya çalışıyoruz.

Peygamber Efendimizin, “vefât eden kimselerin ardından iyiliklerini zikredin, kötülük ve hatalarını anmayın” (Ebû Dâvud, Edeb, 50) hadîs-i şerîfi, bizim insanlarla ilgili hâtıralardaki birinci ölçümüz olmuştur. Diğer bir husus, kişi, sevdiğinde kusur görmez. O, gönül bağladığı kimsenin sevdiği yönlerine odaklanmıştır. Bir başka açıdan ise, dinimizde “kötülüklerin şuyûu, vukuundan beterdir”. Yani günahların ulu orta her yerde söylenmesi, çoğunlukla o hatanın işlenmesinden daha tehlikeli olmaktadır. Zira o günah, alenîleşmekte, kişinin tevbe etmesi, hâlini düzeltmesi zorlaşmakta, dinleyenler açısından zihinlerin bulanmasına, sû-i zan ve dedikoduya sebebiyet vermektedir.

Şüphesiz bütün bu anlattıklarımız, sadece Mûsâ Topbaş Efendi hakkında değildir. Biz, İslâm’ın bütün insanlar hakkında ölçülerini ortaya koymaya çalışıyoruz. O, kendi ifadesiyle, gönlün birisine kaymasında birtakım basamaklar ortaya koymuş ve meâlen şöyle demiştir:

“-Peygamber Efendimiz, bütün insanların en yücesi, en mükemmeli, sevgiye, ihtirama en layık olanıdır. Biz, O’na iltifat etmek için her türlü övgüyü söyleriz, ancak O’na ulûhiyet yakışan sıfatlar vermeyiz. Zira Hazret-i İsa’yı sevenler, aşırı sevgi ve ihtiramlarından dolayı yoldan çıkmışlardır. Ashâb-ı Kirâm, Peygamber Efendimizden sonra insanların en seçkinleridir. Onlara her türlü övgü ve senâyı yöneltiriz, ancak onları peygamberlik makamına yükseltemeyiz. Onların ardından gelen, hak ve hidayet yolunun yüce hizmet erleri hakkında da her türlü medh ü senâda bulunuruz, ancak onların en yücesini, ashâb-ı kirâmın en alt seviyesindeki insanın altında görürüz. Zira onlar, sohbet-i Peygamberî ile kemâle ermişler, O’nun devrinde, O’nu görerek îman etme şerefine ermişlerdir.”

Gerçekten bizim şâhidi olduğumuz birçok güzel hâli, tatlı nasihat ve sohbetleri, bu çağdaki istikamet ve hizmet modeli olarak Mûsa Topbaş Efendi, semâmızın en parlak yıldızlarından birisidir. Hikmet dolu ve tatlı bir üslupla kaleme aldığı kitapları, insanların gönüllerine işleyen sohbetleri, öncülük ettiği hizmet kurumları, “Allâh’ın kendisine ihsan ettiğinden, Allâh’ın ihsan ettiği şekilde ikram edişi” ve yetiştirdiği evlâtları ile, o “güzel bir kul” olarak üzerine düşeni fazlasıyla yaptı; biz de buna şâhid olduk, elhamdülillah…

Rabbimiz o güzel insanın taksîrâtını affetsin, makamını âlî kılıp bizi de cennette peygamberler, şehidler ve sıddîklarla birlikte kendisine komşu olmayı nasip eylesin. Âmin.

 

 

PAYLAŞ:                

Zahide Topcu

Zahide Topcu

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle