Hanımlarının, evlilikten doğan bütün maddî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılamıştı. Her bir hanımına oturacakları müstakil hâneler (odacıklar) tahsis etmiş, mehirlerini eksiksiz ve eşit bir şekilde vermiş, giyim-kuşam ve yiyecek-içecek hususunda hiçbiri arasında fark gözetmemiştir. Kendisi “fakr-ı ihtiyârî”yi tercih ettiği hâlde, eldeki imkânlar nisbetinde âilesine infak etmekte çok cömert davranmıştır.
Mümkün mertebe kendi işlerini kendisi görmüştür. Ev içinde kendi yamasını kendi yamamış, ayakkabısını tamir etmiş, ev işlerinde zaman zaman âilelerine yardım etmiştir.
Hanımlarına vakit ayırmış ve kendileriyle sohbet etmiştir. Bütün meşguliyetine rağmen, bütün hanımlarını her gün ziyaret etmiş, ihtiyaçlarını karşılamış, istek ve düşüncelerini öğrenmiş ve her birine sohbet etmek üzere özel zaman tahsis etmiştir. Hazret-i Safiyye ile evlendikleri ilk gece âilesi ve yakınları olan Yahudiler hakkında sabaha kadar konuştukları, onun düşünce ve tereddütlerini giderdiği, gönlünü rahatlatıp tesellî ettiği kaynaklarda geçmektedir. Bu sohbetler esnasında bazen latifeler yapmış, karşılıklı latifeleşmelere göz yummuş, onların kendi gönül dünyalarına ve yetişme tarzlarına göre meşguliyetlerini hoş görmüştür. Hazret-i Âişe’nin naklettiğine göre kimi zaman onunla mescidde düzenlenen folklor gösterilerini seyretmiş, kimi zaman da koşu yarışmaları yapmışlardır.
Bazı kritik konularda ise, hanımlarıyla istişarelerde bulunmuştur. İlk vahiy esnasında Hazret-i Hatice ile; İfk hâdisesinde Zeyneb binti Cahş ve Hazret-i Âişe’nin câriyesi Berîre ile; Hudeybiye anlaşması esnasında Ümmü Seleme ile istişare etmiş ve bu istişârelerine göre hareket etmiştir.
Hanımlarını, fazilet ve ahlâkları dolayısıyla takdir etmiştir. O hanımlarının hâlet-i rûhiyelerine göre gah tesellî, gah takdir etmiş, gah ise onları sevdiğini yüzlerine söylemiştir.
Hanımlarının âile ve akrabalarına da değer vermiştir. Meselâ Hazret-i Hatice’nin yakın akrabalarına, onun vefatından sonra da ikram ve hürmette kusur etmemiştir.
Rabbine nâfile ibâdet etmek için bile hanımlarından izin almıştır. Hanımlarını sırasıyla ziyaret etmiş, birbirinin hakkına girmemeye ve adâleti gözetmeye çalışmıştır. Bazı geceler, kalkıp ibâdet etmek için hanımlarından izin almış ve sabaha kadar ibâdetine devam etmiştir.
Allah için darılmış ve yine onun rızâsı için barışmıştır. Her biri insan olan Peygamber Efendimiz de hanımları da zaman zaman tatsız hâdiseler yaşamışlardır. Mesela bir sırrı ifşâ ettiği için Hazret-i Hafsa’yı ric’î talakla boşamış olan Allah Rasûlü, Allah’ın emriyle tekrar hanımına dönmüştür. Yine emsalleri gibi dünyevî ziynet ve konfor isteyen hanımlarından bir ay boyunca uzak durmuş (el-Ahzâb Sûresi, 28-33) bulunan Allah Rasûlü, bu müddet zarfında hanımlarını kıracak veya üzecek bir davranışta bulunmamıştır. Kendi iffet ve nâmusunu temsil eden Hazret-i Âişe’ye karşı uydurulan dedikodu kampanyasında (İfk) teennî ile hareket etmiş, araştırmalarda bulunmuş, bu esnada Hazret-i Âişe’ye îmâyla bile kırıcı bir şey söylememiştir. Bu durum, bir ay boyunca böyle devam etmiş ve nihayet mesele vahiy (en-Nûr, 11-20) ile çözülmüştür.
Onların eziyet ve hatalarına karşı sabretmiştir. Bazen kıskançlık, dik kafalılık, çekememezlik gibi hatalarına sabretmiş, bazen ikaz etmiş ve bazen de kırmadan (bir müddet onlardan uzak kalarak) onları terbiye etmiştir.
Hanımlarının her türlü hâliyle yakından ilgilenmiş, tâlim ve terbiyelerine itina göstermiştir. Nâzil olan âyetleri önce hanımlarına öğretmiş ve onların bir an önce bu âyetleri hayata geçirmesine (yaşamasına) itina göstermiştir.
Not: Bu yazının hazırlanmasında Prof. Dr. İbrahim Canan’ın “Âile Reisi Olarak Hz. Peygamber” adlı tebliğinden istifade edilmiştir. (Bkz: Hz. Peygamber ve ile Hayatı, İSAV, İstanbul, 1989, sh: 285-343)
YORUMLAR