BOŞANMANIN ASIL KURBANLARI

Bir genç arkadaşım vardı. Yaşı on sekiz-ondokuza gelmişti. Bir gün takıldım:

“-Yaşın geldi, geçiyor. Evlenmeyi düşünmüyor musun?”

Hiç beklemediğim cevabı, beni hayretler içinde bıraktı:

“-Neden evleneyim? Otuz yıl sonra boşanmak için mi?”

Evet, o arkadaşımın daha bir yıl önce anne ve babası boşanma kararı almış ve artık yaşça oldukça büyümüş olan çocuklarına bu kararı bildirmişlerdi. Onun bu anlık tepkisi, aslında boşanmanın, üzerinde daha fazla durulması gereken bir yönüne işaret ediyordu.

Demek ki, boşanma, çocuklar çok büyük yaşlarda da olsalar, hatta kendileri evlenecek çağa bile gelmiş bulunsalar, âilenin bütün fertleri üzerinde büyük psikolojik-sosyolojik yıkımlar meydana getiriyor. Bu durumu, yukarıda anlattığım ve bizzat yaşadığım bu hâdiseden daha güzel özetleyen bir örnek olamaz herhâlde…

Anne-babaların:

“-Biz evlâtlarımızla konuştuk, onlar bizi anlayışla karşıladılar, onlar olup biten her şeyi gerçekten çok iyi değerlendiriyorlar ve boşanmamızın doğru bir karar olduğuna hak veriyorlar!..” şeklindeki sözlerinin bir doğruluk ve haklılık tarafı olabilir.

Ama şunu unutmamak gerekir ki, boşanma, kolay yutulur bir lokma değildir!.. Özellikle çocukların bünyeleri ve ruh sağlıkları açısından…

Bütün bu söylediklerim, kesinlikle boşanmayı tasvib etmediğim, her türlü durumda evliliğin devamını istediğim şeklinde anlaşılmamalıdır. Böyle bir sözü söylemeye ne hakkım ve ne de yetkim vardır.

Şüphesiz her âile, erkek ve kadının kendi istek, irâde ve tercihleriyle kurulur. Evliliğe karar veren fertler, nasıl bunu özgür irâdeleriyle gerçekleştiriyorlarsa, boşanma kararı verecek olan çiftler de aynı özgür iradelerini kullanmalı ve verdikleri kararın olumlu-olumsuz neticelerine de kendileri katlanmalıdırlar. İşin özü budur.

Ancak, evlenerek bir yuva kurulması ile boşanarak yuvanın yıkılması aynı şartlarda değildir. Bilhassa bu âile yuvasına, çocuklar da katılmışsa!..

Çocuklar, aslında evliliğin devamını kolaylaştıran, boşanmayı zorlaştıran unsurlardır veya öyle olmalıdırlar. Şayet erkek ve kadın, tamamen kendi menfaatlerini düşünecek kadar bencilleşmemişse!..

Çünkü her boşanma, her yaştaki çocuk üzerinde çok ciddî ve kalıcı problemler doğurur. Öncelikle çocukların, en güzel örnek olarak gördüğü anne ve babasına karşı saygısında bir zedelenme olur. Eğer taraflardan biri, daha ağır basıp karşı tarafı yerden yere vurmuş ve çocuk nazarındaki itibarını yerle bir etmişse, durum daha da vahimdir. O çocuğun nazarında bütün erkekler babası gibi ya da bütün kadınlar annesi gibidir.

Dolayısıyla kız veya erkek çocukların, böyle boşanarak ayrılmış bir yuvadan sonra, ileride evlilik hayatına biraz daha temkinli, korkak ve çekimser olmasının yolu açılmış demektir. Yine böyle boşanmış bir yuvada büyüyen çocukların, ilerideki evlilik hayatlarında boşanmaya kolayca başvurmaları da cabası… Boşanma, artık onun zihninde kolayca başvurulabilecek bir yol hâline gelmiştir.

Diğer taraftan boşandıktan sonra annesinin veya babasının himâyesinde kalan, ancak hep bir tarafı eksik bulunan çocuğun iç dünyasını, gel-gitlerini tasvir etmeye gerek yok herhâlde… Herkesin annesi ve babasıyla birlikte gezdiği, tozduğu, eğlendiği bir çevrede, bunlardan herhangi birisinin eksikliğini hissetmenin, çocuğun gönül âlemindeki tahribatı, kelimelerle ifade edilebilecek gibi değil!..

Daha da ötesinde, boşanmak sûretiyle ayrı yaşayan anne-babalar, artan masraflarını karşılamak için daha fazla çalışmak ve çocuklarına daha az vakit ayırmak zorunda kalıyorlar. Bu da yine çocukların ihtiyaçlarının bir kere daha ister istemez ertelenmesi veya ihmal edilmesi mânâsına geliyor.

Hayat, elbette bir evlilikten ibâret değil!.. Boşandıktan sonra yeni bir yuva kurmak, kadın için de, erkek için de mümkün, hatta bazı durumlarda şart!.. Bu tür evliliklerde, eski evlilikten doğmuş bulunan çocukların âilede konumu, bir çeşit “sığıntılık” gibi… Ya anne ya da baba üvey… Az-çok huyuna suyuna alıştığı bir anne-babadan sonra, yeni bir çevre, yeni bir âile ve “üveylik”, kolay tahammül edilebilir bir şey olmasa gerek çocuk açısından…

Bütün söylediklerimizi hülâsâ edecek olursak, aslında yıkılan yuvanın enkazı altında kalanlar genellikle korumasız, çaresiz çocuklar!.. Birbiriyle iyi düzeyde anlaşamayan, geçinemeyen ve böyle düşünen anne-babaların, olaylara bir de çocukların gözünden bakmalarını tavsiye ederim.

Elbette bu, birbirine sevgi ve saygı beslemeyen, kendisi her türlü fedakârlıkta bulunduğu hâlde muhatabından umduğunu bulamayan, sadakât ve güven gibi evliliği kuran ve devam ettiren bütün unsurların zarar gördüğü evliliklerin illâ devam etmesi mânâsına gelmez.

Eğer bir evlilik, kangren hâline gelmişse, âile hayatının devamı için bütün yollar denendiği hâlde bir türlü ümid edilen netice alınamamışsa, sâlim bir akıl ve selîm bir yüreğin kararı ile boşanma gerçekleşebilmelidir, hatta gerçekleşmelidir. Çünkü dinimiz, her ne kadar “kerih” görse de, boşanmayı meşrû ve helâl kabul etmiştir. (Ebû Dâvud, Talak, 3; İbn-i Mâce, Talak, 1) O, Hıristiyanlığın Katolik mezhebi gibi, boşanmayı her hâlükârda ve ilelebet yasaklamayı, hayatın gerçeklerine aykırı görmüştür. Hatta bu şekilde içten içe “bitmiş” bir evliliği sonlandırmayı kolaylaştırmış, bazen de teşvik etmiştir. (Bkz: Nisa, 130)

O hâlde, anne ve babaya düşen vazife, öncelikle kurdukları yuvayı ayakta tutmaya çalışmaktır. Bazen sabır ile, bazen şükür ile, Allâh’ın kendisine ihsan ettiği âile fertlerinin değerini bilmeli (Bkz: en-Nisa, 19; Bakara, 216) ve onların yokluğu hâlinde nelerle boğuşmak zorunda kalacağını iyi idrâk etmelidir. Ancak artık kangren hâline gelmiş bir uzvu nasıl kesip atmak gerekiyorsa, evliliği de kangren hâline geldiğinde en güzel şekilde bitirmeyi bilmek gerekir. Yoksa evliliğin devamının getireceği zararlar, faydalarından çok olabilir. Allâhu a’lem.

Rabbimiz, bize gönlümüzün huzur bulacağı eşler nasip eylesin. Bu huzur tüten yuvalarda geleceğin sâlih ve sâliha nesillerini yetiştirmemizi, onlara en güzel örnek olmamızı kolaylaştırsın. Haklı sebeplerle boşanarak hayatını idâme ettirmek zorunda kalan kardeşlerimize de lütfundan bol bol hisseler ihsan eylesin. Âmin.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle