Biz Seviyoruz Bu Aldanışı

Seviyoruz demenin aldanışında, sevdiğimizi sanıyoruz dünyayı…

Gerçeğe giden yolda, sayılı günü olan bu hayatı, köprü saymıyor; varlığımızın temelli mekânı sanıyoruz ve burada hikâye başlıyor.

Elimiz hareket ediyor, ayaklarımız adım atıyor, yüzümüzde açan gülleri gerçek sanıyoruz. Bilmiyoruz gerçeklikten gelen müjdeli bir huzur, bu hayatı yaşanabilir kılıyor.

Dünya döndükçe biz de değiştiriyoruz elimizle, yüreğimizle gerçek ile sahteyi… Sonra gururlanıyoruz, seviniyoruz, belki mutluluktan gözyaşı serpiştiriyoruz. Kimi zaman haykırıyoruz, hayatın yanlış zamanlarına, yanlış mekânlarına…

Sonra en yakın mesafeden bir suçlu yakalayıveriyor, yakasına yapışıyoruz. Gerçek ve ürkütücü sandığımız öfkemizi, yine gerçek sandığımız hayata iğneleyiveriyor, odaları kilitliyoruz.

 Bu dünyanın telâşesinde yere basmayan ayaklarımız, toprakla tanışınca aldanışımızı anlıyoruz. Aslında hiç yürümediğimizi, hiç dokunamadığımızı ve hiç gerçek olmadığımızı anlıyoruz. Aldanış hikâyemizi, dünya bize anlatıyor, biz dinliyoruz. Biraz aptallaşıyoruz, sersem oluyoruz. Ama bu baş dönmesi, çok uzun sürmüyor; her şeyi dünyanın dönüşüne bağlıyoruz. Ve her şeyi unutuyoruz…

Aldanan, aldatılan rolleri bağımlılık yapıyor, yalan sahnesinden ayrılamıyoruz. Perdeleri hiç kapatmıyor, gerekirse kul-köle oluyoruz. Dünya hayatı ise utanıyor; varlığının yüceltilmesinden rahatsız oluyor. Ancak henüz neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edemeyen biz insanoğlu, ona da tesellî gönderiyor; “Bir gün biteceksin, bırak hüznü; tadını çıkar!” diyoruz…

“Cennet hayallerine sahte, dünya sevgisine gerçek” diyen nefsânî ve şeytânî fısıltılarla günleri tüketirken efkârlanıyoruz, biten her nefesimize… Asıl olanın son nefes ile başladığını yüreğimize işlemeden gidenlere olan ağıtlarımızı dolduruyoruz içimize.

“Vazgeç!” diyor işaretler…

“Vazgeç” ki, hayatın mânâsı seni bulsun, bu aldanış hikâyen son olsun…

Farkına vardıklarınla nefes al!.. Zannettiklerinle değil!

Nasıl vazgeçebiliriz ki, bu şeytânî lezzetten, kulaklarımızı sımsıkı kapatmışken…

Rengiyle, kokusuyla, dokusuyla gerçek olan toprak bile, bize “dur” dese, nasıl inanabiliriz perdeli gözlerimizle? Aldatıldığını son anda öğrenen insanların varlığını, son durağa gelmeden nasıl gerçek zannederiz...

Çünkü elindeki bütün gerçeği, sahtesiyle değiştiren biz; bu aldanışı seviyoruz!

Yalan olan her şeyi, baş tâcımız yaparak ölüyor, öldürüyoruz…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle