Mücrimim!..
Çünkü ben,
Namazlarımı ihmal ettim; kılacağım zamanlarda da kerhen, mecbûriyet savar gibi kıldım.
Çünkü, orucum açlıktan ibâret oldu.
Çünkü, pintiliğimden, binbir tereddütle verdiğim zekâtta gözüm kaldı. Neredeyse, onu da nefsim, muhtacın başına kaktırıp zâyî ettirecekti.
Çünkü ben, bir şeye ihtiyâcım olduğunda hep yanlış kapıları çaldım. Bakkaliye almak için tornacıya, elbise almak için kasaba, süt almak için kuaföre gider gibi. Ama, doğru kapıya, yani Hakk’ın kapısına gitmedim.
Teheccüd ve hâcet namazları kılmadım. Allah’a cân-ı gönülden bir türlü yalvarmadım. Dilim başka, kalbim başkaydı. Gidip, güçlü sandığım gâfil fânîlerin kapılarında aldandım.
Çünkü ben, her dâim Allah diyen, Allah dostlarına râm olmadım. Onları örnek almadım. Medyadaki sefîh maskaraların peşine düştüm, onlar gibi gezip tozmak, onlar gibi yeyip içmek ve giyinmek istedim. Onlara benzemek için binbir kılığa girdim.
Çünkü ben, Allah ve Peygamber aşkıyla yanıp tutuşan gül gönüllü sâlih kimseleri terk ederek, yabanların peşine takıldım.
Çünkü ben, dinimi öğrenmek için hiç çaba sarfetmedim. Velhâsıl dünyaya dalanlarla beraber oldum. Bir eğlenceye katılmak için yürüdüğüm kadar dinim için yürümedim. Bildiğim ilâhî emir ve yasakları da îkâza ihtiyaçları olduğunu gördüğüm halde, başkalarına anlatmak için gayret sarfetmedim.
Çünkü ben, evimde sıcak çayımı yudumlarken, televizyonun karşısında çakılıp kaldım. Her duyduğum haberi doğru sayıp, bazen öz kardeşlerime düşman oldum. Onları lanetledim.
Çünkü ben, Allah yerine âilemi, annemi, çocuğumu, işimi ve nefsimi tercih ettim.
Çünkü ben, demet demet dolarları biriktirme sevdasına düşerek, geçici oyuncaklara aldandım.
Çünkü ben, sefihlerin içinde dolaştığım için sefâletimi saadet zannettim. Böylece öz şahsiyetimi kaybettim.
Çünkü ben, açlıktan iki büklüm olmuş, sokakları mesken edinmiş, kimsesiz ve muhtaçları gördükçe yüzümü çevirdim. Sanki onları hiç görmemişim gibi hayatıma kaldığım yerden devam ettim.
Çünkü ben, kapıma gelip burs isteyen öğrenciyi bir dilenciymiş gibi azarladım, kalbini kırarak eli boş gönderdim.
Çünkü ben, hep güzelliklerden kaçtım, çöplükte biten yaban güllerine aldandım.
Bana dinim, “infâk et!” dedi, yarın aç kalırım endîşesiyle parama ve mülküme bekçilik ettim. Bir taraftan da ben hep evimin lüksünü arttırmaya çalıştım. Cennetteki evi unutup, dünyadaki fânî eve kandım. Gûyâ onunla itibar kazanacaktım. Böylece bir taraftan da malımın mülkümün hamalı oldum.
Çünkü ben, üstümdeki elbiseleri beğenmeyip, yenisini almak üzere mağaza mağaza dolaştım.
Çünkü ben, Müslümanlara yapılan zulümleri gördüm, ama tatil yapmak için en lüks yerleri aradım.
Çünkü ben, her yerde Allah’ın dinine ve Allah’ın dostlarına saldıran sefîh ve zavallıları gördüm. Çok kızdım, çok üzüldüm ama yine nefsime uydum. Hayatın fânî zevklerine dalıp çıkmaz sokaklarda dolaştım.
Ben, Allah’ın sevdiklerini tanımak ve sevmek, onlarla hemhâl olmak yerine ünlülerin ve artistlerin dedikodularıyla rûhumu öldürdüm.
Çünkü ben, Allah için hiçbir şey yapmadım.
Ey insanlar!
Beni böyle sizler mi yetiştirdinizi yoksa ben mi böyle yetiştim, bilemiyorum. Ancak diyorum ki:
“–Benim hâlime ibretle bakın da kız çocularızı meleklerin gıpta edeceği güzellikler içinde yetiştirin.”
Hazret-i Hatice, Hazret-i Fatıma, Hazret-i Aişe annelerimiz misâli bir genç kız yetiştirin.
Kalbinden, insanlığa güller devşiren; nerede yaşadığını, ne yapması gerektiğini bilen, seven ve sevilen, insanlara yük olmayıp onlara omuz veren, yüreği bütün dünyayı ısıtmaya yeten bir genç kız!
Her saatini, her ânını Allah için doldurmasını bilen, O’nu zikreden, O’na güvenen, O’ndan gayrısına bel bağlamayan bir genç kız!
İyiliği emreden, kötülükten uzak duran ve insanları uzaklaştıran bir genç kız!
Kendisine sığınak, barınak ve dost olarak fânîleri değil, Bâkî’yi seçen bir genç kız!
Namazını huşû ile kılan, yüreği Hazret-i Peygamber’in muhabbetiyle dolu, Hak’tan geleni halka sarf eden, malını ve canını o yolda bezleden, yani cömertçe harcayan bir genç kız yetiştirin!
Benim yerime az ile yetinen, israftan korunup elindekini infâka çalışan bir genç kız yetiştirin!
Benim yerime, fedâkarlık deyince, canı ve malı ile ferâgatte numûne olacak bir genç kız yetiştirin.
Benim yerime, Allah’ı dost bilen ve Allah’ın dost olarak seçtiği bir genç kız yetiştirin!
Süreyya Çil
YORUMLAR