Bir Not

Bir Not:

Dergimizin Ekim sayısında, Fatma Nur Cihan’ın yazısında şöyle bir ifade vardı:

“Bunun dışında evin iç işlerinde de kadına birçok haklar verilmiştir. Bunlardan sadece bir tanesini hatırlatıp İslâm’ın bu konudaki ahkâmının çok fazla bilinmediğine temas edelim. Meselâ bir kadın, kendi doğurmuş olduğu öz çocuğuna süt vermek istemese, baba, İslâm Hukuku’na göre, ona bir süt anne bulmak mecburiyetindedir. Bu misalde de görüldüğü gibi, İslâm, kadını âdeta “müstesnâ bir mevki”ye yerleştirmiş, ona sıklet (ağırlık) oluşturacak maddî ve mânevî her türlü yükü omzundan alarak her türlü ekonomik hürriyeti bahşetmiştir.”

Burada çok uzun bir yazıda sadece misal olarak verilmiş olan fıkhî bir hükümle ilgili, Kayserili okuyucularımızdan Mustafa Çelen Beyin değerlendirmesini, -yanlış anlamalara fırsat vermemek için- aşağıda nakletmeyi gerekli görüyoruz:

“Derginizde, kadının çocuğunu emzirme mecburiyeti olup olmadığı hususunda bir yazı yayınlandı. Ben de ilmihal kitaplarına müracaat ettim. Konunun genel hatlarıyla daha rahat anlaşılıp yanlış düşüncelere yol açmaması için aşağıda gönderdiğim metni, ileriki sayılarınızda yayınlamanızı ricâ ederim. İlmihallerde bu konu hakkında şöyle bir değerlendirme var:

B) Emzirme

Çocuğun bakım ve büyümesinde emzirmenin önemli bir yeri vardır. Bu bakımdan emzirme, İslâm hukukunda ana babaya terettüp eden bir vazife olarak ayrıca düzenlenmiştir. Hanefî hukukçular annenin çocuğunu emzirmeye dinen mecbur olduğunu, ancak hukuken olmadığını söylerler. Bu görüş, çocuğun nafakasının her hâlükârda babaya ait olması ve o dönemlerde toplumda ücretli sütannenin kolayca bulunabilmesi sebebiyledir. Hanefîler bu yükümlüğü her durumda babaya vermişlerdir. Diğer mezhep hukukçuları ise, annenin dinen olduğu gibi hukûken de çocuğunu emzirmek zorunda olduğunu söylerler. Şu kadar var ki, çocuk yalnız annenin sütünü kabul ediyor veya sütanne bulunamıyor veyahut da babanın sütanne tutacak malî gücü bulunmuyorsa, bu durumda Hanefîler’e göre de anne hukuken çocuğunu emzirmeye mecburdur.” (İslâm İlmihali, Türkiye Diyanet Vakfı, II. Cilt, sayfa: 244)

Hassasiyeti ve dikkati sebebiyle, bir konunun daha geniş bir şekilde anlaşılmasına vesile olduğu için okuyucumuza teşekkür ederiz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle