Âdeti vechile bir gün Behlûl,
Eylemiş meclis-i Hârûn’a dühûl.
Gülerek geçmiş oturmuş sadre,
Çok mu ya sadr, o âlî kadre.
Tatlı tatlı açarak bir sohbet,
Saçmış ol bezme sâfâ bir müddet.
Sonra birden bire hâmûş olarak,
Feyz-i irfânla lebâleb dolarak,
Göz yumup şöyle baş eğmiş kalmış;
Keşfe varmış gibi bir hâl almış.
Bir zaman sonra ayılmış gibi gûyâ,
Silkinip yekden olup dîde-küşâ.
Dedi Hârûn ona handân handân:
“Aman Allâh için ey kutb-i cihan
Hangi âlemleri gezdin öyle
Ne idi keşf-i şuhûdun söyle?”
Dedi Behlûl ona: “Ey Sultanım,
Tâcdâr-ı azamet-ünvânım!
Ben de bir saltanat ettim teşkîl,
Ki bulunmaz ona âlemde adîl.
Düzerek ben dahî taht ü efser,
Debdebe, tantana, asker, leşker,
Azametlerle edip tahta suûd,
Eyledim her cihete sevk-i cünûd.
Kıt’alar, ülkeler ettim teshîr,
Eyledim şevketimi âlemgîr.
Yani bir saltanat ettim îcad,
Ki cihan hükmüne oldu münkâd.”
Gûş edince bu hayali Hârûn,
Dedi, Behlûl’e dönüp hande-nümûn
“Bârekâllâh ne güzel, lîk çi sûd,
Göz açınca hemen oldu nâbûd.”
Dedi Behlûl cevâben: “Yâhû!
Bir düşün, zübde-i irfandır bû.
Ben ki açınca o ki olmuş öyle
Sen yumunca ne olur sen söyle?”
İbrahim Cûdî Efendi
Sadeleştirilmiş ve Nesre Çevrilmiş Hâli:
Behlül Dânâ, âdeti olduğu gibi, bir gün Halife Hârun Reşid’in huzuruna girmiş. Çevresindekilere tebessüm ede ede baş köşeye oturmuş. Tatlı tatlı konuşarak, topluluğa neş’e saçmış. Sonra âniden sessizleşmiş. İlâhî feyz ile dolarak gözünü yummuş, başını eğmiş ve keşfe dalar bir hâle bürünmüş. Aradan bir müddet geçtikten sonra -gûyâ- ayılmış ve silkinip tekrar gözlerini açmış. Hârun Reşid gülerek, ona demiş ki:
“-Aman, Allah için, ey dünyanın kutbu, ulusu!.. Hangi âlemleri gezdin, neler gördün? Bize de anlatmaz mısın?”
Behlül de ona:
“-Ey Sultanım!.. Tac sahibi, yüce hünkârım!:. Ben de âlemde eşi benzeri bulunmaz bir saltanat kurdum. Tâc ve tahtlar hazırladım. Depdepe, tantana, asker… İhtişamla tahta çıktıktan sonra dünyanın dört bir yanına ordular gönderdim. Kıtaları, ülkeleri emrime âmâde kıldım. Güç ve kudretimle bütün dünyayı dize getirdim. Bir saltanat icad ettim ki, bütün dünya ona boyun eğdi.” demiş.
Hârun Reşid bu hayâli dinleyince, Behlül’e takılarak neşe içinde şöyle demiş:
“-Allâh mübârek kılsın. Ne de güzel!.. Fakat ne fayda ki, göz açar açmaz yok olup gitti.”
Behlül cevâben demiş ki:
“-Yâhû, bir düşün!.. İrfanın özüdür bu!.. Ben gözümü açınca o yok olmuş da, sen gözlerini yumduğunda senin saltanatın ne olacak?!. Bir de onu söyle...”
YORUMLAR