Bir Hanım İçin HER ŞEYİN BAŞI İFFET

 

Edepli ol can isen,

Hakk’ı bil insan isen
Müştâk-ı Sultan isen,

Var edep öğren, edep!

Kaygusuz Abdal

 

عن عبدلله بن مسعود أن النبي كان يدعو فيقول :

 

اللهم إني أسألك الهدى والتقى , والعفاف والغنى 

 

Mevzuumuza şu güzel hadîs-i şerif ile başlayalım:

“Allâhım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir, 72)

İnsanın en büyük zenginliğidir Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şeriflerinde ifade ettikleri…

“Hidâyet”, mü’minin en hayatî meselesidir. Hidâyete ermek bir aşamadır, ancak hidayet üzere olmak ve öyle rûhunu teslim etmektir asıl önemli olandır.

“Takvâ”, mü’minlik kıvamının bir göstergesidir. Mümin olmak yetmez. Takvâlı mü’min olmak Rabbimizin bizden isteğidir.

“İffet”, her konuda; nâmus, ahlâk, kazanç, insânî ilişkilerde iffeti korumak, mü’minlik vasfıdır ve müminliğin özünü oluşturur.

Son olarak “gönül zenginliği” ise, “el-Ğaniyy” olan Rabbimizin sonsuz zenginliğinden kırıntı mesâbesinde hissedâr olmak. Gönlü zengin olan insanın, gönlüne sığmayacak bir dünya yoktur. Dolayısıyla gönül zenginliği, bütün zenginliklerin başında gelir.

* * *

Edep güzeldir. Ancak bir hanımda olursa, daha güzeldir. Edep ve hayâ, Allâh’a îman eden her mü’minin taşıması gereken en güzel özelliklerden biridir. İnsanın kendisine ve çevresindekilere karşı azamî ölçüde edep içerisinde olması, onun îmanının kıvamını gösterir. Edep, hayâ, iffet, nâmus gibi kavramlar, bir yönü ile kaynağını tamamen Kur’ân ve hadîs-i şerîflerden alan ve bize değer katan özelliklerdir.

Edep, dâvet, incelik ve kibarlık, iyi tutum ve davranış, takdir ve hayranlık gibi mânâlara gelmektedir. Kavram olarak edep; “bir toplumda örf, âdet ve kural hâlini almış, iyi ve faydalı tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi” mânâsında kullanılmaktadır.

İffet ise, haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak” mânâsına gelir. Ahlâkî bir terim olarak, “kişiyi bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten koruyan fazilet” demektir.

Kur’ân’da “iffet” kelimesi geçmez. Ancak aynı kökten gelen isim ve fiiller yer almakta ve iffetli davrananlar övülmektedir. (Bkz: el-Bakara, 273) Bekâr olup da evlenme imkânı bulamayanların Allâh’ın lütfu ile yeterli imkâna kavuşuncaya kadar iffetlerini korumaları emredilmektedir. (en-Nûr, 33)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Allah, yoksul olmasına rağmen iffetini korumaya çalışan mü’min kulunu sever.” (İbn-i Mâce, Zühd, 5) buyurarak mü’minleri iffetli olmaya dâvet etmiştir.

Mü’min, iffet duygusunu, bir ömür boyu muhafaza etmeli ve her konuda iffetini korumalıdır. Her an Rabbi ile birlikte olan bir kalp taşıyan mü’minin İslâm’ın emirlerine ters bir davranış içinde olması düşünülemez. Dolayısıyla iffeti korumak, bir toplumun temel taşlarının korunması açısından hayâtî bir önem taşımaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de iffetli davrananlar sürekli övülmüştür. Hanımlar için büyük bir misal teşkil eden Hazret-i Meryem Annemiz, iffeti ile Rabbimizin husûsî medhine mazhar olmuştur:

“İffetini korumuş olan, İmran’ın kızı Meryem’i de (Allah, örnek gösterdi). Biz ona rûhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.” (et-Tahrîm, 12)

İslâm tarihinde iffetiyle meşhur olan mü’mine hanımlar vardır. Bunlardan bir kısmı âyet-i kerimelerle övülmüş ve ümmet-i Muhammed’e örnek gösterilmiştir. Bir Hazret-i Meryem, bir Hazret-i Asiye, bir Hazret-i Hacer Annemiz, bir Hatice Annemiz, Hazret-i Âişe annemiz ve Hazret-i Fâtıma Annemiz. Her biri, bir iffet ve edep âbidesi olarak karşımıza çıkar.

İçlerinde Hazret-i Âişe annemiz ki, imtihanların en zoru ile karşı karşıya kalmıştı. Efendimiz bile Allah’tan Hazret-i Âişe annemiz ile ilgili bir vahiy gelene kadar ona gönül kapısını bir mânâda kapattı. Ve Allah Teâlâ, âyet-i celîlesi ile Hazret-i Âişe annemizi temize çıkardı.  “İfk hadisesi”, iffetli bir hanımın en zor imtihanı idi.

Mü’min kadın, edebinin ölçülerini zamanın algılamasına göre değil, Kur’ânî ölçülere göre belirlemelidir. Üzülerek ifâde etmek gerekir ki, günümüzde edep, ar, hayâ, iffet, nâmus kavramlarının içini boşaltmak ve insanların bu mânevî değerlerini erozyona uğratmak için âdeta sistematik bir ahlâksızlaştırma faaliyeti yapılmaktadır. En başta müştekî olduğumuz  “medya”ya karşı kendimizi ve çevremizi korumaktan başka çaremiz yok!.. Önce kendimizi, sonra çocuklarımızı, sonra da çevremizde gücümüzün yettiği, elimizin ulaştığı yere kadar bir koruma kalkanı oluşturmalıyız.

Ülkemizde kitle iletişim araçları ile halkın nasıl bir tesir altında kaldığı açık bir şekilde görülmektedir. Şahsiyetleri henüz yeni yeni oluşan genç nesillerin zihnen ve fikren zehirlenmesi, bu ülkede maalesef onlarca yıldır “medya aracılığı” ile yapıldı/yapılıyor. Ülkemizde televizyonların çoğalması ve arkasından internetin yaygınlaşması neticesinde ortaya çıkan nesil, bahsi geçen kavramları farklı şekilde algılıyor ve bu mânevî kıymetlerin varlığı ile yokluğu arasında fark görmüyor.

Âile müessesesinin ayakta kalabilmesi için insanın edep ve hayâ duygularının diri olması gerekmektedir. Bu, hem bizim geleneğimizin, hem de dînimizin bir îcabıdır.

 

Peki, çözüm nedir?

Sadece şikâyet mi edeceğiz? Elbette ki hayır. Çözüm belli. Kendimizi korumak için elimizden geleni yapmak ve kendi değerlerimizin yaşayacağı, yeşereceği ortamları tesis etmek, gayr-ı ahlâkî olan her türlü tesire de gönlümüzü ve gözümüzü kapatmak…

Bir milletin kadınlarında ahlâkî bozulma baş gösterirse, o milletin sonu gelmiş demektir. Çünkü kadın, annedir. Anneler, toplumu ve nesli îmar ve inşâ edendir. Bozulmanın buradan başlaması, en vahim olanıdır. Bu yüzden kız çocuklarının sağlam karakterde yetiştirilmesi, her şeyden önce gelmelidir.

Bir kadın iffetini, edebini, hayâsını korumak için İslâm’ın belirlediği ölçülere dikkat etmelidir.

Duygular bozulduğu zaman düşünceler, düşünceler bozulduğu zaman davranış ve alışkanlıklar değişir. Hanımların da duygu ve düşüncelerini tesiri altına alan film, dizi vb. programlara bir de bu gözle bakması gerekir. Eğer izledikleri, kendisinde hayır ve güzelliklere doğru bir meyil başlatıyorsa, doğru yol üzerindedir. Yok, eğer kendisinde kötülüklere karşı bir heves ve arzu başlatıyorsa, yılandan kaçar gibi bu programlardan uzak durmalıdır. Şayet hiçbir müsbet veya menfî tesiri yoksa, ki bu mümkün değildir, en azından vaktini faydasız şeylerle meşgul etmemeli, en büyük sermayesini heder etmemelidir.

Evinin dışında bulunduğu ortamlarda da mümkün olduğu kadar ihtilattan, yani kadın ve erkeklerin iç içe bulundukları ortamlardan uzak durmaya çalışmalıdır.

“Hürriyetimi elime almalıyım!” ya da “Benim falancadan-filancadan ne farkım var!” aldatmacası adı altında israfa kaçan tüketime girmemelidir. Harcamalarında ölçülü olmalı, âilesinin rızkını boş yerlere ve boş şeylere harcamamalıdır. Elinde imkânı varsa, onu Allah yolunda infâk etmenin yollarını aramalıdır.

Her şeyden önce “Kadını özgürleştirelim!” diyenlerin, kadını ne hâle getirdikleri ve kadının izzetini, iffetini ne duruma düşürdüklerine bakmak lâzım!..

İnsana sonuna kadar özgürlük verilerek, onu yüceltemezsiniz. İnsan, tabiatı itibariyle belli kurallar içerisinde yaşaması gereken bir varlıktır. Eğer böyle olmamış olsaydı, ülkeler hiçbir kanun çıkarmaz, herkesi serbest bırakırdı. O hâlde insanın hürriyeti de, şerefi de Rabbinin belirlediği sınırlar içinde kalmasına bağlıdır.

Kısaca, iffetli hanım, toplumun iffetini yüceltir. Sağlam karakterli nesillerin yetişmesinde birinci rolü oynar. Eğer âhiret kaygımız varsa, eğer “ilâhî rıza” derdimiz varsa, eğer cennet arzumuz varsa, İslâm’ın hayat ve edep konusunda çizdiği ölçülere riâyet etmekle sorumluyuz.

 

Duâmız

Ey Rabbim! Bütün günah ve hatalarımızı bağışla! “Allâh’ım ağlamayan gözden, ürpermeyen kalpten, huşû duymayan gönülden, kabul edilmeyen duâdan, fayda vermeyen ilimden, dinlenilmeyen sözden, doymayan nefisten sana sığınırım.”

Ey her şeyin dizgini elinde, herşeyin anahtarı yanında olan!.. Ey hiçbir şey yokken var olan! Ey her şeyden sonra da varlığı devam eden!.. Ey her şeyin üstünde varlığı zâhir olan. Ey her şeyi emri altında bulunduran Allâh’ım! Ey dergâhına sığınanları koruyan Allâh’ım.

Beni, şeytânî arzulardan koru, beşerî kirlerden temizle!.. Bize Rasûlün olan Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in candan sevgisini nasîb ederek, gaflet pasından, cehâletten gelen evhamlardan bizleri muhafaza et! Allah’ım! Kederimi, üzüntümü ve şikâyetimi sadece Sana arz ediyorum!

Allâh’ım! Tek delilim, muhtaç oluşum; hazırlığım elimin boş olması ve çaremin tükenmişliğidir.

Allâh’ım! Senin cömertlik deryalarından bir damla, benim bütün ihtiyaçlarımı karşılar. Sen’in af dalgalarından bir zerre bana yeter. Bütün günah ve hatalarımızı bağışla. Âmin. Yâ Muîn…

PAYLAŞ:                

Şefika Meriç

Şefika Meriç

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle