Fransız düşünür Savorin’in:
“–Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” sözü, son yıllarda daha da geçerli hâle geldi.
Araştırmalar, aldığımız besinlerin, beyin biyokimyasını etkileyerek kişiliğimizi de, içinde bulunduğumuz ruh hâlini de değiştirebildiği sonucuna vardı.
Alınan her bir besin maddesi, beyine farklı bir amino asit verir. Bu amino asitler, daha sonra farklı iletişim sinirlerine dönüşürler. Bunların kimi uyarıcı, kimi ise yatıştırıcıdır. Uyarıcı olanlar hayvansal proteinlerde bulunurlar. Hayvansal protein içeren besinler, yenildiğinde “fenil alanin” maddesi beyne geçer ve “nor adrenalin” ile adrenaline dönüşür.
İşte bu yüzden çok sık et ve et ürünleri ile beslenenlerin aktif, hareketli ve daha sert mîzaçlı oldukları tespit edilmiştir. Bu duruma toplumlarda daha açık ve net olarak rastlanır. Nitekim arslan, köpek ve etçil hayvanlar yırtıcı; koyun, keçi ve deve gibi hayvanlar ise daha uysal ve yumuşak olurlar.
Domuzlar ise, buldukları hemen her şeyi; ölü böceklerden ağaç kabuklarına, leş ve hatta kendi pisliğine ve yavrusuna varıncaya kadar her türlü iğrenç şeyi yerler. Domuz etiyle beslenen insanlarda da şiddet ve taşkınlığın daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Özellikle bu insanlarda “kıskanma duyguları” dumûra uğramıştır. Bilhassa evli çiftlerin serbestçe evlilik dışı ilişkilerde bulunmaları tabiî hâle gelmiştir. Ayrıca bu insanların çocuklarıyla olan ilişkilerinde samimi sevgi bağları azaldığı için belli bir yaştan sonra ayrı yerlerde yaşamaları kolaylaşmıştır.
Yatıştırıcı ve sâkinleştirici olarak bilinen besin maddeleri de karbonhidratlardır. Makarna, ekmek, bisküvi gibi karbonhidratlı besin tüketen insanlarda “triptofan” adlı kimyasal ileticilerin beyne tesiriyle “serotonin” maddesinin artması sâyesinde vücut genel bir huzur ve sâkinliğe kavuşur.
Bu konuyla ilgili olarak İtalyan beslenme uzmanı Prof. Dr. Ezio Di Flaviano, insanların damak zevkleri ve yemek seçimi konusunda ilginç tespitlerde bulunmuştur. Ona göre, sofraya oturup doğru besin maddeleri seçerek, kötü ruh hâlinizi belli oranda düzeltebilirsiniz.
Flaviano, yaptığı tespitler sonucunda zihinsel bunalım içinde ve patlamaya hazır bir psikoloji içinde olan kişilerin makarna, ekmek, taze meyve ve sebze yemeleri gerektiğini; kendisine olan özgüvenini yitirmiş ve bezginlik duyan kişilerin ise, kesinlikle peynir ve kırmızı et tüketmemelerini öneriyor.
İtalyan doktorun tespitine göre, süt ürünleri ve kırmızı et, kişilerde bezginliği artırıyor. Yalnızlık ve iç sıkıntısı hisseden insanların rahatlamak için domates, patlıcan, biber, patates, yumurta ve karnabahar gibi sebzeleri tüketmesini doğru tercih olarak gören Flaviano, söylediği sözler ve davranışlarından memnun olmayanların soğan ve pırasayı tercih etmesi gerektiğini belirtiyor.
Flaviano, düş kırıklığı, kuşku ve çekingenlik içinde bulunan kişilerin kereviz ve havuç tüketmesinin ruh sağlığı açısından faydalı olacağına dikkat çekerken, iş hayatının yorgunluğu ve stresinden bunalan kişilerin sofralarından bezelyeyi eksik etmemeleri gerektiğini vurguluyor. Üzerinden endişeyi atamayan ve “her an hata yapabilirim” saplantısını aklından çıkaramayan insanların bol bol marul yemeleri gerektiğini belirten İtalyan beslenme uzmanı, saldırgan ve karşısındaki kişilere karşı agresif bir yapısı olan kişilerin kendilerini kontrol altında tutmak için ceviz yemelerini tavsiye ediyor. (Bkz. http://www.diyetform.com/default.asp?actions=diyetdetay&diyet=86)
Elbette, yiyeceklerin beslenmede temel ölçüsünü, “helâl” ve “haram” kavramları oluşturuyor. Helâl gıdalar, beden ve ruh sağlığını koruyup geliştiriyor, bünyeyi besliyor, fayda veriyor; buna mukabil haram gıdalar, beden ve ruh sağlığını bozuyor, beden ve ruha zarar veriyor.
Konu, harama düşmemek ve helâlde de ölçüyü aşmamak şartıyla Allâh’ın tüm nîmetlerinden istifade edip şükredebilmekte düğümleniyor. Rabbimiz, haram yiyeceklerden sakınarak ruh ve beden sağlığımızı koruyabilmeyi, helâl ve temiz besinlerle beslenerek ruh ve beden sağlığı içinde kendisine şükredebilmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin!
YORUMLAR