Her gece “uykuya” diye koyarken başımı yastığa, günümü geçirdiğim dostum gelir aklıma… Uykularım kaçar; harfler, kelimeler, cümleler…
Hiçbir harf böyle sırlarla dolu, hiçbir kelime böylesi şerefli ve hiçbir cümle, böylesi sonsuz ikrâm sahibi olamaz…
Her harf-i âlâsı, sonsuz esrâr sonu acz; her kelime-i şerîfi sonsuz mânâ sonu acz, her âyet-i kerîmesi sonsuz kerem sonu idrâki mümkün olmayan mûcizeler deryâsı…
Öyle bir Kitap ki, Şân-ı Azîm, Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân!
Bir harfine on ecir; sonu sonsuz rıza! Tekrarlanan her âyet-i kerîme, hıfzı için dökülen her gözyaşı, her ter damlasına paha biçilmeyen inciler deryası…
Dediler ki, şeytan hafızlığın başında, ortasında dikilir ve oturur doğru yolunun üstüne…
Öyleyse önü Aşk, ortası Aşk, sonu Aşk!
Hıfza gönül vermiş zihinler! Diller, “gönüllü zihinlere” tercümân sadece…
Ey hâfız, sen artık yürüyen Kur’ân-ı Kerîm’sin! Gönderilen Gönderen’in kadrince olduğuna göre; Gönderilen’i yüklendin sen, Gönderen’i sakın unutma!..
Unutma!
Sana; “işte şu yürüyen bir Kur’ân-ı Kerîm’dir” denildiğinde aşktan İmâm-ı A’zam gibi uykuların kaçmalı, Mevlânâ gibi aşkın sarhoşluğu seni senden alıp O’na döndürmeli!
Sakın unutma!
O’nu hıfzeden zihnin değil, yalnız gönlündür aslında… Kalbini başka şeylerle doldurma ki, gönlün her dâim bu şerefli hazîneye temiz, şanlı bir mahfaza olsun… Ve zihninden, yüreğinden diline aksın bu hazînenin incileri, mercanları... İnsanlar da nasiplensin bu hazineden ki, hakkını veresin bu cevherin!
Sırrına denizler mürekkep olup yetişemiyorsa, yüklendiğin yükü anla da sakın hafif zannedip gönlünü, zihnini boşlama ey hâfız!
Sen hâfızsın, yürüyen Kur’ân-ı Kerîm! Hıfzın yalnız zihninde kalmasın, önce yüreğine, sonra diline insin inşâallâh!
“Ne yücedir o Allâh ki, bütün alemlere bir uyarıcı olarak kuluna Furkân’ı (Kur’ân’ı) indirmiştir.” (el-Furkân, 1)
YORUMLAR