Bir ara Şam’da karışıklık oldu. Herkes bir tarafa kaçtı, şehrin altı üstüne geldi. Bu sırada şehrin kenar bölgelerinde yaşayan, elinde pek çok marifet ve maharet bulunan köy çocukları şehre geldiler. Bu gençler, şehirde bileklerinin hakkıyla çok önemli mevkilere geldiler. Hatta ülkenin padişah ve vezirleri oldular.
Daha önceki vasıfsız ve korkak idarecilerin çocukları ise köylere gittiler. Zamanında tembelliğe alıştıkları, câhil ve eğitimsiz oldukları için dilencilikten başka yapacak bir iş edinemediler. Emretmeye alıştıklarından insanların emrine giremiyor, bir işte karar kılamıyorlardı.
Öyleyse baba mîrası istiyorsan babanın ilmine, sanatına ve güzel ahlâkına vâris ol. Çünkü onun bıraktığı mal, on günde harcanabilir; ama ilmi, ahlâk ve sanatı sana bir ömür boyu yeter!..
* * *
Hikmet ehli bir zât bu hâdiseyi anlattıktan sonra çocuklarına şöyle der:
«–Canım yavrularım! Hüner öğrenin, çünkü mal ve dünya devleti, îtimada lâyık değildir.
Makam ve mevkîler ise şehir içinden dışarı çıkmaz; şehirde mevkiin olur ama şehrin dışında adın sanın bilinmez.
Altın ve gümüşe gelince her zaman tehlike kaynağıdır; ya hırsız alır götürür; ya da sahibi yavaş yavaş yer bitirir.
Fakat hüner, suyu kesilmez bir çeşmedir. Ebedî bir devlettir.
Hünerli ve elinin emeğiyle geçinmeyi bilen kimse, devletten düşse gam yemez; çünkü hünerin kendisi bir devlettir.
Hünerli kimse nereye gitse şeref bulur. İnsanlar onu el üstünde tutar. Hünersiz, bilgisiz, tembel kimse ise nereye gitse dilenir, mihnet çeker.»
İŞİ EHLİNE GÖTÜRMEK
Adamın birisinin gözü ağrıdı. Tedavi için doktor yerine bir baytara gitti ve:
“–Gözümü tedavî et! Sende ilaç vardır!” dedi.
Baytar, ne dedi, ne yaptıysa adamı doktora göndermeyi başaramadı. Bunun üzerine hayvanların gözlerine ne yapıyorsa, o adamın da gözüne aynısını yaptı. Adamcağızın gözü kör oldu.
Bunun üzerine kızan adam, baytarı hâkime şikâyet etti.
Hâkim, iki tarafı da dinledikten sonra:
“–Gözün diyeti lâzım gelmez, çünkü eğer bu herif eşek olmasaydı baytarın yanına gitmezdi.” dedi.
* * *
«Her kim bilmediği bir işe burnunu sokar ve kimsenin dediğine bakmazsa ve sonunda da pişman olursa, ona yapılacak en güzel şey onu kendi hâline bırakmaktır. Çünkü kendi düşen ağlamaz.»
EDEBİ NEREDEN ÖĞRENDİN?
Lokman Hekim’e sordular:
“–Edebi kimden öğrendin?”
Lokman Hekim cevap verdi:
“–Edepsizlerden öğrendim. Şöyle ki, onlar insanların hoşuna gitmeyecek bir şey yaptıklarında ben onlar gibi yapmamaya çalıştım.”
* * *
«Akıllı insan, şaka yollu söylenen sözlerden de kendisine hisse çıkartır. Ahmak ve câhiller ise, kendilerine en güzel ve hikmetli nasihatler verilse bile oralı olmaz, ciddiye alıp kendini düzeltmez. Bu sözler onun kulağına masal gibi gelir. »
YORUMLAR