Hayat bir tesâdüf mü? Kâinatın ve kâinatın gözbebeği olan insanın var oluşunu tesâdüfle, “tabiat ana” ya da “akıllı gen” teorileriyle açıklamak mümkün müdür? Bir hücre, kütüphaneler dolusu ansiklopedik bilgiyi, özel âletler yardımıyla ancak görebildiğimiz çekirdeğine nasıl depolar? Üstelik yalnız 4 adet harfle kodlayarak?!
Bazı bilim adamları, çözmekten âciz kaldıkları bu tasarımın, tek başına bir hücre tarafından yapıldığını ifade sadedinde “akıllı gen” teorisini ortaya atmaktalar… Maalesef, o hücre kadar aklı olmayanlardır, yaratılış gerçeğini görmezden gelenler!.. Zira her bir bebeğin dünyaya gelişi, bir insanın nasıl yoktan var edildiğini anlatır bizlere… Anormal bebekler doğduğunda (iki başlı, tek gözlü gibi) dehşetle açılan gözler, normal bebeklerin doğumuna dönüp de bakmaz bile çoğu zaman… Bir damla sudan yaratılan insanın, kendi yaratılış mûcizesini görmezden gelmesi, bazen de inkâra kalkması hayreti mûcip bir durumdur!
40 haftalık gebelik müddetince kuru akılla kavranamayan, kör bir tesâdüfe havale edilemeyecek nice harikulâde hâdiseler meydana gelir.
Değerli anne adayları!..
Geçirdiğiniz bu 40 haftalık gebelik süresinde, aslında içinizde «ahsen-i takvim» olan bir insanın yaratıldığını hiç düşündünüz mü? Daha kucağınıza almadan kalbinizde sevgi ve şefkatini büyüttüğünüz yavrunuzu rahminizde taşırken, bebeğiniz büyüyüp gelişir, siz de bünyenizde meydana gelen pek çok değişiklikle bu sürece uyum gösterirsiniz. Bu adaptasyon süresine bir katkınız olmaksızın işler en mükemmel şekilde ve muazzam bir hassâsiyetle yürür, plan ve program sizin haberiniz olmadan yapılır ve her şey vakti-saati gelince uygulamaya konulur.
Bu yazı dizisinde, anne adayları gebelikle birlikte, vücut sistemlerinde ne gibi değişimler geçirir, gebelik süresinde nelere dikkat edilmelidir, beslenmeden seyahate kadar merak edilen pek çok konuyu kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yalnız bu konuya girmeden, birkaç soruyla tefekkür penceremizi biraz olsun aralamak, faydalı olur kanaatindeyim. Döllenmiş yumurta hücresi, her defasında âdeta bir komut almış gibi rahme doğru nasıl ilerler, anne rahmine geldiğini nereden bilip de durur, burada yerleşeceği noktayı neye dayanarak seçer, rahimde düşmeden nasıl durur, vücûdun içinde yepyeni bir oluşum olmasına rağmen, savunma sistemi tarafından nasıl dost olarak algılanır, 9 ay nasıl beslenir, suyun içinde nasıl nefes alır, ancak bir yumruk büyüklüğünde olan rahimde taşınması nasıl olur ve bir hücreyle başlayan bu yolculuk sonunda, nasıl olur da sanat hârikası bir eser ortaya çıkar?.. Aslında tefekkür etmemiz gereken o kadar çok konu var ki, hangisini ele alsak; O Sonsuz ve Sınırsız Kudret’in önünde secdelere kapanmak zorunda kalırız…
Sevgili anne adayları, gebelik süresini bir hastalık gibi değil, Rabbimize yakınlaşmak için fırsat demleri olarak değerlendirmeliyiz!
Şimdi hâmilelikle birlikte değişen vücut yapısına, organ ve sistemlerin çalışmasına bir göz atalım.
Kalp ve dolaşım sistemi: Gebelikle birlikte, hanımların birçok dokularında büyüme olur. Bâriz olarak göze çarpan rahimdeki büyüme olsa da pek çok doku bu büyümeye eşlik eder. Büyüyen dokuların oksijen ihtiyacı artar. Bebek de hızla büyüyüp geliştiğinden onun oksijen ihtiyacı annesinden daha fazladır. Oksijenin vücuda dağılımı, kalbin pompaladığı kanla olmaktadır. Gebelikte anne kalbi büyür, odacıkları genişler, atım hızı ve pompaladığı kan miktarı artar (%40). Anne rahmine dakikada gelen 500-700 ml. kanın %85’i (400-500 ml.) bebeğin eşine (yani plasentaya) ulaşır.
Hâmile bayanların, özellikle ilerleyen gebelik haftalarında yanları üzerine yatmaları gerekmektedir. Çünkü rahim büyümüş, yükü artmıştır. Bebek yaklaşık 3.500 gr., bebeğin eşi (plasenta) 500 gr., bebeğin içinde yüzdüğü sıvı 1.000 gr., rahim 1.000 gr. olmak üzere toplam yük 6.000 gr. olmuştur. Sırtüstü yatışlarda 6.000 gr.’lık yük büyük damarlara baskı yaparak anne kalbine dönen kanın ve bebeğe giden oksijenin azalmasına sebep olur.
Bebeğin beslenmesi uzun süreli sırtüstü yatışlarda bozulacağından, yan yatış tercih edilmelidir. Kalp, doğuma doğru normalden 15 vuruş daha fazla atar. Alyuvarlar, akyuvarlar ve pıhtılaşma faktörlerinde artış gözlenir. Artan demir ihtiyacı, yerine konmazsa kansızlık meydana gelir. Ciddî derecedeki kansızlıkta, bebeğin gelişimi olumsuz etkilenir.
YORUMLAR