Tesettürlü bir bayan görüldüğü zaman insanlar o kişinin temizliğine, nâmusuna inanır; ona karşı bir saygı duyarlardı, değil mi?
Bir kaç yıl öncesine kadar, böyle olduğunu zannederdim. Ama son zamanlar, maâlesef, sadece bir başörtüsünün, yani tesettürlü olmanın insanlar için bir şey ifade etmediğini görüyorum. Özellikle de Avrupa’da.
Hollanda’da öğrenci yıllarımda çok şeylerle karşılaştım. Yeni örtündüğüm zamanlar birçok suallerle karşılaşacağımı biliyordum. Kendimi buna hazırlamış ve yaptığım şeyden emindim. Tesettürün bana değer kattığına inanıyordum. Beklediğim sorular vardı kafamda. “Neden örtündün?”, “Buna neden gerek duydun?”, “Dinin neden örtünmenizi emretti?” vesâire... Bunlara karşı hazırlıklıydım.
Beklediğim gibi de oldu. Karşılaştığım ilk sualler bunlardı. Ben de elimden geldiği kadar anlatmaya çalışıyordum, örnekler vererek... Tesettürün bir hanıma değer kattığını ve İslam’da kadını anlatıyordum.
Sonra ne olduysa sorular değişti.
“–Bizler çok örtülü görüyoruz, ama onlar İslam’a göre yaşamıyorlar, makyaj yapıyorlar, dar giyiniyorlar, erkeklerle çıkıyorlar, o zaman bunlar neden kapanıyor? Hiç örtünmesinler daha iyi değil mi?”
İlk duyduğumda bu sualler beni şaşkına çevirdi. Bir defasında da bizim hakkımızda:
“–Şu örtülüler var ya, neler neler yapıyor!.. Asıl onlardan uzak durmak lazım!” denildiğini duydum.
Bu sualler beni kalbimden yaralıyor, adetâ bir ok olup yüreğime saplanıyordu.
Her ne kadar bu sözleri söyleyenlerin niyetleri belli ise de, “Acaba bizler de yaptıklarımızla bu ve benzeri sözleri hak etmiyor muyuz?” diye içimden geçirdim.
Sonra bu gibi olayların sebeplerini düşünmeye başladım. Gençlerimizin çoğu anne-babaları istediği için veya onlardan gördükleri kadarıyla örtünmekteydiler. Kendileri araştırıp, öğrenmiş ve bu şekilde örtünmüş çok az kimse vardı. Dolayısıyla başlarındaki örtünün değerini anlayamıyor ve o tesettürün hakkını veremiyorlardı. Nitekim zaman zaman çevremdeki bazı arkadaşlarıma “niye örtündüğünü” sorduğumda da, sorularım cevapsız kalıyordu.
Onlar için başörtüsü bir süs veya ailenin bir zoru idi. Bir de dışarıdaki çevre de çok etkiliyordu arkadaşlarımızı. Okullarda, iş yerlerinde edindiğimiz arkadaşların çoğu dinsiz, açık, veya bilinçsiz bir şekilde kapalı...
Bazı genç kızlar da:
“–Biz de beğenilmek, ilgi çekmek istiyoruz!” diyorlar.
Halbuki tesettür demek, insanın kendi mahremiyetini koruması değil mi? Bir hanımın güzelliği, sadece kendi beyi için değil mi? O hanım, yabancıların zevk ve heves oyuncağı olamayacak kadar yüce bir şahsiyet değil midir?
Eminim ki, gençlerimiz tesettürün gerçek mânâsını doğru bir şekilde bilseler böyle davranmazlardı. Allâh’ın emrinin küçümsenmesine ve Müslümanların kişiliğine söz söylenmesine fırsat vermezlerdi.
Sizleri Allah’a emanet ederek, sözlerime son veriyorum.
YORUMLAR