Merhum Mûsa Topbaş Efendi -kuddise sirruh- bir sohbetlerinde şöyle anlatmışlardı:
“Allah Teâlâ, Mûsâ -aleyhisselâm-’a sorar:
“-Yâ Mûsâ, benim için bir amel işledin mi?”
Mûsâ -aleyhisselâm-:
“-Yâ Rab, senin rızân için namaz kıldım. Oruç tuttum. Sadaka ve zekât verdim.” diye cevap verir.
Allah Teâlâ buyurur:
“-Bütün bu ibâdetler senin içindir. Namaz kıldın, sana bürhandır. Oruç tuttun, sana cehennemden siperdir. Sadaka gölge, zekât ise nûrdur. Bunların hepsi sana; benim için ne yaptın?”
Hazret-i Mûsa -aleyhisselâm:
“-Allâh’ım, o hâlde Senin rızân için olacak bir ameli bana bildir.” der.
Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurur:
“-Yâ Mûsâ! Benim için dost ve yine benim için düşman edindin mi?”
* * *
Abdülkadir Geylânî -kuddise sirruh- buyurur:
“-Allâh’ı seven, O’ndan başkasını sevmez. Sen Allâh’ı sevdiğin zaman, Allah, kalbinden mâsivânın sevgisini giderir. Allah’tan başkasını sevmez olursun. Allah Teâlâ’nın sevgisi, kulun kalbinde yer ettiği zaman, başkalarının sevgisi oradan çıkar, gider. Orada Allah’tan başkasının sevgisine yer kalmaz. Allah sevgisi, onun bütün uzuvlarına iler. İçi ve dışı Allah sevgisiyle dolup taşar. Allah sevgisiyle meşgul olur. Allah sevgisi, maddesini de, mânâsını da kaplar. Allah sevgisi onu hazırlar, Allah sevgisinin dışındaki âdetlerden uzaklaştırır, kurtarır. Bu mertebe tamamlanınca Allah da onu sever.”
* * *
Abdullah ibni Mes’ûd -radıyallâhu anh- buyurur:
“-Kişi, Kâbe’de rükûn ile makam arasında yetmiş sene ibadet etse de yine sevdikleriyle haşrolunacaktır.”
* * *
İmâm-ı Gazâlî -rahmetullâhi aleyh- “Kimyâ-yı Saâdet”te buyurur:
“Aslında sevilmeye, Allah Teâlâ’dan başka lâyık olan yoktur. O’ndan başkasını seven bilgisizdir. O’ndan başkasının sevilmesi, ancak O’nunla olan münâsebeti sebebiyledir. Peygamber Efendimizi sevmek, O’nu sevmek gibidir. Çünkü bir kimse, bir kimseyi severse, O’nun Rasûlü’nü ve mahbûbunu da sever. O hâlde âlimleri ve takvâ sahiplerini sevmek, Allâh Teâlâ’yı sevmek olur. Bu da sevgi sebeplerine dikkat etmekle anlaşılır.”
* * *
Allah ile dost olmak farzdır. Bütün ehl-i İslâm, bunda ittifak etmişlerdir. Çünkü Cenâb-ı Hüdâvend sübhânehû ve Teâlâ:
“Allah onları sever, onlar da Allâh’ı severler.” (el-Mâide, 54) buyurmuştur.
YORUMLAR