Ailede Eğitim

“Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük mükâfât ise Allâh katındadır.” (Teğabün, 15)

Allâh Teâlâ insanoğlunu yaratıp halifetullâh şerefi ile şereflendirdikten sonra buna lâyık olanları, kendilerine göstermek üzere yeryüzünde, onu imtihana tabi tutmuştur. 

Bu imtihan vesîlelerinden biri de ona bahşedilmiş olan çocuklardır. Çocuk bizlere verilmiş bir emanettir. Her emanet gibi o da zamanı gelince sahibine iâde edilecektir. Esas olan o emâneti verildiği vechile (ki, çocuk dünyaya geldiğinde tertemiz ve iyiliğe daha çok meyyâldir.) iâde edip, bizlere vaat edilen mükâfâtı hak etmektir. 

 

* * * 

“Dünyaya gelen her çocuk ancak İslam fıtratı üzerine doğar Daha sonra ana babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsî yapar.” buyuruyor Resûl-i Ekrem ve çocukta Allah’ın doğuştan lutfetmiş olduğu bu temiz fıtratı koruyup, onu en güzel şekilde büyütüp, Rabbi’ne lâyıkıyla kul olma seviyesinde yetiştirme vazifesini de ana-babaya yüklüyor. 

Diğer bir hadîs-i Şerifte, Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “Erkek âile fertlerinin çobanıdır ve onlardan mes’uldür. Kadın ise kocasının evinde çobandır ve çocuklarından mes’uldür.” buyurmaktadır. Bu hadîse göre çocuğun sorumluluğu sadece babaya veya sadece anneye değil; her ikisine birden yüklenmiştir. Nasıl ki, çocuğun dünyaya gelmesine her ikisi de vesîle ise bu konuda da eşittirler. Asıl önemli olan bu sorumluluğu taşıyabilecek kapasiteye sahip olabilmektir. İslâmî ölçülerde bir âile kurmaya ve çocuk sahibi olmaya karar veren kişinin önce bunun için hazır olması gerekir. 

Çocuğun eğitim sorumluluğu, öncelikle anne-babasına yüklendiğine göre bu sorumluluğu paylaşabilecek iyi bir eş seçerek, güzel bir âile kurmak ilk adımdır. Peygamberimiz de eş seçiminde dinine bağlı olma özelliğinin güzellik, mal ve nesebe tercih edilmesini tavsiye etmiştir. 

 

İyi bir âile yuvası tesis etmek ve mes’uliyetinin farkında anne-baba olabilmek için; eşlerin her ikisinin de önce ferdî olarak, sonra da cemiyete hazırlayacakları nesli yetiştirme yolunda gerekli maddî ve manevî hazırlığı yapmaları (bilgi ve davranış düzeyinde) gerekir.

 

* * * 

Çocuğun hayata gözlerini açtığında gördüğü ilk şey, içinde yaşadığı ev ve âile çevresidir. Âile içinde gördüğü her şey onun zihninde hayatın ilk şekilleri olarak iz bırakır. Çocuğun her şeyden etkilenen ve her şeyi kabul eden esnek yapısı bu ilk çevre ile şekillenir. Zaten insan yaratılış gereği fiilî örneklere ihtiyacı olan bir varlıktır. Hangi yaşta olursa olsun belli bir amaca yönelik olarak kendine göre üstün saydığı birilerini örnek almış, taklid etmiştir ve etmektedir. Bu özellik, çocuklarda daha bariz olarak göze çarpar. 

Bilgi ve hayat tecrübesi yönünden zihni boş olan çocuk, âile çevresinden kendine en yakın bulduğu kişi veya kişileri örnek alır ve onun gibi davranmaya çalışır. Bundan dolayı çocuk yetiştirecek olan anne-babanın önce kendilerini çocuklarına örnek olabilecek seviyeye getirmeleri gerekir. Hatta bunu, çocuk doğmadan yapmaları en sağlıklı olanıdır. Özellikle okul öncesi dönem, çocukta başkalarını taklit eğiliminin en yüksek olduğu dönemdir. Bu dönemde atılan tohumlar, çocuğun ileriki yaşantısında psikolojik yapısını ve sosyal davranışlarını en çok etkileyecek faktörler olacaktır. Öyle ki, hayatını bu temel üzerine inşa edecektir.

* * * 

Her anne-baba, çocuğunun mükemmel olmasını ister. Bunun için de her şeyin en doğrusunu öğretmeye çalışır. Ama çocuklara ideal davranışlar öğretip de bunu kendileri yapmayınca, çocukta büyüklere karşı bir “güvensizlik” oluşmakta veya söylenenin yanlışlığına kanaat getirip büyüklerin yaptıklarını taklide devam etmektedir. Bu yüzden yalan söyleyen bir annenin çocuğuna doğruyu öğretmesi mümkün değildir. Âyet-i kerimede de şöyle buyrulmuştur: “Niçin yapmadığınız şeyleri söylersiniz ? Oysa bu büyük günaha sebep olur.” (Saff, 2-3)

Anne-babanın eğitimindeki diğer önemli nokta da çocuğa öğretilecek olan doğru davranış ve bunu öğretme şeklinde kendi aralarında “fikir birliği” içerisinde olmaktır. Yetiştirme ve disiplin yönteminde eşler arasında görüş alış-verişi yapılarak sağlanacak bu birlikteliğin, çocukla irtibata geçmeden önce tamamlanmış olması gerekir. Çünkü çocuklar aceleci ve acımasızdırlar. Sordukları sorunun veya yaptıkları davranışın karşılığını hemen isterler. Önceden hazırlıksız olan ebeveynin böyle bir durumda bocalaması çocuğun bir anda ebeveyni hakkında negatif düşünmesine sebep olabilir. Anne ve babasının görüş birliğinde olmadığına -hele bir de onun önünde tartışmaya girerlerse-  inanan çocuk, onlara karşı saygı ve güvenini yitirmeye başlar.

Sonuç olarak, çocuk yetiştirmek bir sanattır. Her sanat gibi onun da kuralları ve yöntemleri vardır. Bunlar bilinmeden uygulamada başarıyı yakalamak neredeyse imkansızdır. Ama yine bütün sanatlarda olduğu gibi kurallara uygun yapılan her eserde de sanatçının kendinden bir şeyler vardır. Onun için aynı konu üzerinde ve aynı malzeme ile çalışan iki sanatçının, sonuçta ortaya çıkardıkları eser birbirinden farklıdır. Çocuk yetiştirmek de sadece bir dizi kurallar ve yöntemler olarak düşünülemez. 

Çocuğun kişiliği, kendisine örnek aldığı yetişkinlerle kurduğu sürekli ilişkilerden çıkan bir sonuçtur. Bu nedenle neticeyi, usul ve öğütlerden çok, örnek alınan yetişkinlerin kişilikleri belirler. Onun için erkek veya kadın, her ferdin evlenmeye ve çocuk sahibi olup iyi bir âile kurmaya karar verdiklerinde çocuklarına önce kendilerini, örnek olabilecek, onları eğitebilecek ve onlara sağlıklı bir âile ortamı sağlayabilecek şekilde eğitmesi gerekir. Zira sağlıklı toplumlar, sağlıklı âilelerden oluşur.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle