Vefâtının altıncı sene-i devriyyesini idrâk ettiğimiz merhum Musa Topbaş Efendi’nin, fâtihâlarla yâd edilmesine vesîle olur ümidiyle bu yazımızda da onun kıymetli nasihatlerine devam ediyoruz.
Onlar, yaşayışlarıyla, söz ve düşünceleriyle hayatın karanlık yollarını bizim için aydınlatan birer rehber ve meşale oldular. O ışık hüzmelerinden ne kadarını zabtedebilmiş ve bununla yolumuzu ve gönlümüzü aydınlatabilmiş isek, o kadar mesud ve bahtiyarız. Allah bizi, böyle sâlih kullarının çevresinden uzak eylemesin. Âmin.
*Cenâb-ı Hak erkeklere ayrı, hanımlar ayrı husûsiyetler ihsan etmiştir. Hanımlara hayâ, incelik ve bunun yanında çocuk bakımı gibi meziyet ve sorumluluklar vermiştir. Bunlardan istifade etmeli ve dünyaya geliş gâyemizin farkında olarak hayatımızı idâme etttirmeliyiz.
* Ömür çok kısa, vakit çok dar!.. Erkek ölümleri daha çabuk oluyor. Bunun nedeni de kadınlar, erkeklerini çok yıpratıyorlar. Hanımlara, bunun için daha çok vazife düşüyor. Evlerini huzurlu, saadetli bir yuva hâline getirmeleri ve zevclerini olur-olmaz şeyler için sıkıştırmamalıdırlar.
* Kardeşlerinizi çok sevin ve daima onlarla görüşün, hasbihâl edin. Birbirinizin kıymetini bilin, hatta kardeşinizin resmini bile görseniz saygı gösterin. Büyüklerimiz; “Her gördüğünüzü Hızır, her geceyi kadir bilin!” demişler.
* Mü’min kardeşlerinizle iyi geçinmelisiniz. Onların ahlaklarının güzelleşmesine yardımcı olmalısınız. Çocuksu hareketlerden, basit, geçici ve zararlı eğlence ve alışkanlıklardan vazgeçmesi için çalışmalısınız. Herkesin mânevî tekâmül ve terakkisi bir olmaz. İnsanlara onların akıl ve gönül seviyelerine göre davranmalısınız. Kardeşleriniz arasında hasta, yaşlı ve yardıma muhtaç olanlar bulunabilir. Zayıfın güçlüde, yaşlının gençte hakkı vardır. Onlarla ilgilenmek ve onlara hizmet etmek husûsunda azimli, fedâkâr ve cömert olun.
* Allâh’a kulluğumuzda hiçbir şey bize mâni olmamalıdır.
* Günahlar ve haramlar husûsunda çok dikkatli davranmalıyız. Sünnet-i seniyyeye uymak husûsunda Sa’d bin Rebî’nin vefâtı ânında söylediği şu sözü bizim için düstur olmalıdır:
“-Son ânınızda, gözlerinizi açacak kadar hâliniz olsa Peygamber müdâfaa etmez ve ona uymazsanız; Allah’ın huzurunda hesap veremezsiniz.”
* Peygamber Efendimiz’e tâbî olacağız ki, Allâh da bizi sevsin. Bir kişi bir günah işlese, mesela içki içse cezasını çeker, kurtulur. Lâkin Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e saygı ve sevgide bir gevşeklik gösterilirse, Allah korusun, ibadetlerimiz boşa gidiverir.
* Her namazdan sonra, bu dinin bize ulaşmasında hizmet, himmet ve gayreti geçmiş büyüklerimizin ruhûna bir fâtiha, üç ihlas okuyalım. Ruhlarını şâd edelim. Biz onları hatırlayalım ki, bizden sonra gelenler de bizi hatırlasınlar.
*Sûfî demek kalbi sâfileştirmiş demektir. Dünyada, ölmeden evvel ölmek, masivâdan sıyrılmak esastır. Nefis ölecek rûhaniyet dirilecek.
*Bu yolda riyâzatla rûhun gücünün artması, rûhun şeffaflaşması, bedenin zikir ve ibâdetlerle âhirete hazırlanması gerekir. Ama bütün bunlar uzlette, yani insanlardan uzaklaşarak tek başına yaşamakla gerçekleşmemelidir. Mühim olan halk içinde Hak’la beraber olmaktır.
*Biraz yemek yiyince, biraz su içince insanın karnı doyar ve önüne en lezzetli yiyecekler gelse yiyemez. Ama insanın mâneviyata iştahı arttığında bir türlü doymak bilmez. Zira sonsuzluğa karşı doymak yoktur. Rûhun, dünya ve nefs bağlarından kurtulduğu kadar mesâfe alırsın. Cenâb-ı Hak bizlere manevî zevklerden tatmayı nasip eylesin.
YORUMLAR