Sierre Leone, misyonerlerin kuşattığı Batı Afrika’nın küçük ve fakir bir ülkesi... Sömürgeden kurtulup bağımsızlığını kazanmış olmasına rağmen İngiliz ve Amerikalı misyonerlerin yoğun tesiri devam etmekte ülkede… Öyle ki, Hristiyanlığı seçmeyen gençleri okullarında okutmuyorlar, açtıkları su kuyularına bayraklarını dikiyorlar, dağıttıkları gıda paketlerinin içerisine muhakkak sûrette İncil koyuyorlar.
Sierra Leone Cumhuriyeti’nde, misyonerlerin tuzağına düşmekten kendisini kurtarabilmiş şanslı kişilerden biri, Musu Quendeh Conteh. Türkiye’ye üniversite okumak için gelmiş. Kendisiyle ülkesini ve ülkesinin başına gelenleri konuştuk. Musu Quendeh Conteh, ülkesinin içinde bulunduğu âcı hâli şöyle anlattı.
Türkiye’ye ne zaman geldin Musu?
İki yıl önce geldim. Bir yıl Türkçe eğitimi aldıktan sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde öğrenim görmeye başladım. Şu an birinci sınıftayım.
Türkiye’ye yalnız mı geldin ve burada sana kimler yardım etti?
Ben evliyim. İki yıl önce Sierra Leone’de eşimle evlendikten hemen sonra Türkiye’ye geldik. Eşim Türkiye’de Endüstri Mühendisliği okudu ve geri döndü. Burada bir ev kiraladık. Eşim zaman zaman beni görmeye geliyor. Türkiye’de bana maddî-mânevî destek olan tek kurum, Sefire-i Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği. Onlardan burs alıyorum, istediğim zaman öğrenci evlerinde kalıyorum. Türkçe öğrenmeme yardımcı oluyorlar ve her konuda bana rehberlik ediyorlar.
Bize biraz ülkenden, Sierra Leone’den bahseder misin?
Sierra Leone Cumhuriyeti, 1961’de bağımsızlığını îlan etmesine rağmen hâlâ İngiltere tarafından yönetilen, böyle giderse, sömürgeliği sanki sonsuza kadar sürecek, fakirlerin ve iç savaşlar yüzünden sakat kalmışların ülkesi...
Fakirliği anlıyoruz da peki, neden sakat kalmışlar ülkesi?
Sierra Leone, haritada bile çok zor bulanabilecek küçük bir Afrika ülkesidir. Fakat elmas mâdenleri bakımından oldukça zengindir. Buna rağmen batılı sömürgecilerin kışkırttığı ve göz yumduğu iç savaş sonucunda bir hayli fakirleşmiş. İç savaş sırasında çocuklar, isyancılar tarafından zorla asker yapıldığından, asker olmayı kabul etmeyen binlerce çocuk ve gencin elleri-ayakları kesilmiş. Ülkemde bu yüzden binlerce elsiz ve ayaksız, sakat insan var.
Sierra Leone’deki hayat şartlarından biraz bahseder misin?
Hayat şartları oldukça ağır, Sierra Leone’de… Yağmurlu ve yağmursuz olmak üzere iki mevsim yaşıyoruz. Yağmur yağdığı zamanlar su sorunumuz olmuyor, fakat yağmadığı zamanlarda çamur akan derelerden su kullanıyoruz. Son yıllarda Amerika’lılar, Sierra Leone’nin her köyünde su kuyusu açmaya başladı ve açtıkları kuyuların başına kendi bayraklarını dikiyorlar. Evler topraktan, çatılar büyük yapraklarla kaplı. Erkeklerin çoğu tarlada çalışıyor. Çoğunluk pirinç ekiyor. Kadınlar uzak yerlerden su taşırlar ve tabiî ki çocuklar da su taşımakla görevlidir. Nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman olduğu hâlde köyümüzde câmi yok, açık alanlarda namaz kılıyoruz. Ama birkaç tane kilise var.
Peki, kendi âilenden bahseder misin? Kaç kardeşsiniz?
Biz yedi kardeşiz. Babam marangoz, annem ev hanımıdır. Evimizde elektrik yok, gaz lambası gibi bir şey yakıyoruz. Bizim durumumuz, diğerlerine göre daha iyi sayılır. Babam hepimize bakabilmek için çok çalışıyor.
Peki, beslenme alışkanlıkları nasıl, Sierra Leone’de neler yersiniz?
Buğday az olduğundan her zaman ekmek yiyemeyiz. Ekmek bizim için lüks bir yemektir. Balık ve tavuk boldur, bizim orada. Her gün balık ve pirinç yeriz. Pirinç bizim vazgeçilmezimizdir. Eti ise, bayramdan bayrama, Müslüman kuruluşlar gelip keserlerse yeriz. Son birkaç yıldır, hep İHH İnsani Yardım Vakfı geliyor kurban kesmek için.
Ülkende eğitim seviyesi ve sistemi nedir?
Bütün kardeşlerim okudu. Âileler çocuklarını okutmak istiyorlar. Ama bizim okuyacağımız Müslüman okulları yok. Biz Müslüman bir âilenin çocuklarıyız. Zaten Sierra Leone’nin nüfusunun %70’i Müslüman. Ama öyle bir kuşak yetişiyor ki, bu oran, son yıllarda gittikçe azalıyor.
Neden öyle dedin Musu? Bize eğitim hayatından bahseder misin?
Biz hepimiz Hristiyan okullarında okuduk, kardeşlerimin arasında hâlâ okuyanlar var. Ülkemdeki köylerin çoğunda Amerika’nın ve İngiltere’nin yaptığı okullar var. Ve oldukça donanımlı, iyi bir eğitim veriyorlar. İngilizce eğitim alıyoruz. İngiliz tarihini, kültürünü, edebiyatını öğreniyoruz. Bu okullar, ülkemizin şartlarına göre oldukça pahalı. Ücretsiz olan tek okul var, o da Müslümanların kurduğu okul. Fakat araç-gereç ve öğretmen yetersizliği sebebiyle kimse o okullara gitmeyi tercih etmiyor.
İngilizler ve Amerikalıların okullarında ücretsiz okumamızın tek şartı, dinimizi değiştirmek, yani Hristiyan olmak. Okulların adı da “CIA” yani “Christian in Action”! Ablam bu okullarda okuyabilmek için dinini değiştirip Hristiyan oldu ve çok rahat bir öğrenim hayatı yaşadı. Ona aylık burs bile verdiler. Önceleri kalbinde hâlâ İslâm’ı yaşadığını, fakat sonraları duruma uyum sağladığını söyledi bir keresinde bana… Şimdi ablam evli ve bir çocuğu var. Çocuğunu iyi bir Hristiyan olarak yetiştiriyor ve o çocuk, bir papaz kadar bilgili. İngilizler, Sierra Leone’de köy köy gezip insanlara yiyecek ve giyim eşyaları veriyorlar. Ve bir de İncil bırakıyorlar.
Peki, sana dinini değiştirmeni teklif ettiler mi?
Evet, tabiî ki, herkese teklif ediyorlar. Bana söylediklerinde irkildim, çok üzüldüm. “Düşünmem gerekiyor” dedim. Eğer dinimi değiştirirsem ücretsiz okuyacaktım, ama ben kendimi bildim bileli Müslüman olarak yaşıyorum ve düzenli namaz kılıyorum. Ezan okuduğunda namaz kılamayacağımı düşündüğümde çok ağladım ve yapamayacağımı anladım. Bu yüzden öğrenim hayatım çok zor geçti.
Bizim ülkede büyükler Müslüman, ama yeni yetişen kuşak, Amerikan ve İngiliz okullarında okudukları için Hristiyan yetişiyorlar. Onlar iyi bir eğitim almamız için ellerinden geleni yapıyorlar, yani dışarıdan öyle gözüküyor. Son on yıl öncesine kadar İngilizlerin kanunen üç-dört yaşlarındaki çocukları kendi ülkelerine götürmeleri meşrûydu, kanunlara uygundu. Bu yüzden âileler, hiç çekinmeden çocukları iyi bir eğitim alsın, kendileri gibi zor şartlarda yaşamasın diye çocuklarını veriyorlardı. Bir daha da onları göremiyorlardı. Bizim köyde çok âile var, böyle çocuklarını veren... Ama şu anki yönetim bunu yasakladı. Bağımsızlığımızı îlân etmiş gibi görünsek de hâlâ İngilizler bizi yönetiyor ve onlar ne derse o oluyor.
Türkiye’de yaşadığın hayatla Sierra Leone’deki hayatını karşılaştırıyor musun?
Bizim köydeki evimiz topraktan, çatısı da yapraklarla kaplı. Elektrik yok, su yok, birkaç tane eşya var. Burada kaldığım ev çok güzel. Düğmeye basıyorum, ışık yanıyor, musluktan su akıyor, ama ben köyümü hiçbir şeye değişmem. Bize yiyecek getirmeyin, para getirmeyin, hatta susuzluktan kırılan halkıma su bile getirmeyin! Sadece okul yapın!.. Müslüman öğretmenler gelsin, çocuklarımızı eğitsin. Şu anki kuşak, tam bir Hristiyan olarak yetişiyor. Birkaç sene önce nüfusun yüzde yetmişi Müslümandı, fakat şimdi bu oranın aynı olduğunu söyleyemeyiz. Büyüklerin hepsi Müslüman, ama yeni yetişen kuşak çok farklı!
Okulu bitirdikten sonra ülkene dönecek misin? Mezuniyet sonrası için hayallerin var mı?
Ben okulu bitirdikten sonra ülkeme dönüp bir çocuk hastanesi kurmak istiyorum. Bunun için Müslümanlardan yardım bekliyorum. Sierra Leone’de iki tane devlet hastanesi var. Çocuk çok, ancak tam teşekküllü bir çocuk hastanesi yok. Uzmanlıktan sonra en büyük hayalim bu.
Buradan bütün Türkiye’ye ve dünya Müslümanlarına söylemek istediğin bir şey var mı?
Bu ülkede özgürce dininizi yaşadığınız için çok şanslısınız. Ezan sesi duyuyorsunuz ve namaz kılmak için câmileriniz var. Çocuklarınız rahat ve iyi bir eğitim almak için dinini değiştirmek zorunda kalmıyor. Müslüman olarak yetişiyorlar. Ama biz bunların hepsinden mahrumuz. Köyümüze yeni evler değil, câmiler, okullar, hastaneler istiyoruz. İçtiğimiz su çamur, ama biz ona bile alıştık. Müslüman olarak doğduk ve öyle ölmek istiyoruz. Bu yüzden bize yardım edin, duyarsız kalmayın. Eminim herkesin yapabileceği bir şey vardır.
(18 Nisan 2011’de Tülay Gökçimen’in yaptığı ve Dünya Bülteni’nde yayınlanan bu röportajın tafsîlâtı için bkz: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=156107)
YORUMLAR