“Ey inananlar!.. Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı mesh edip, topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp iseniz, yıkanıp temizlenin...” (el-Mâide, 6)
* * *
Binlerce yıldır varlığını sürdüren biz insan nesli, Allah tarafından bahşedilmiş nice mûcizevî nîmetlerden habersiz bir şekilde yaşayıp gidiyoruz. Hele müslüman olmak ve güzel dinimizi gereğince yaşamakla, farkına varmadığımız maddî-mânevî sayısız nîmetler içinde yüzüyoruz.
Her geçen gün, ilerleyen ilim ve teknoloji dünyası, bize dînimizin vecîbelerinin pek çok sırrını ifşâ etmekte yarış ediyor âdeta… Bunlardan bir tanesi de, dînimizin getirdiği temizlik prensipleri… “Medenî” dünya olarak tanımlanan batılı toplumların bile hâlâ ulaşamadığı bedenî temizlik seviyesine, İslâm’ın asırlarca önce ulaşmış olması, ne kadar ibretlidir. Hem de suyun hemen hemen hiç bulunmadığı çöl ikliminde…
Gerçekten dînimizin günde beş vakit namaz için şart koştuğu “abdest” ve cünüplükten temizlenmek için emrettiği “gusül”, başlı başına ne büyük bir nîmet ve ne büyük bir mûcizedir.
Günümüz teknik imkânları ile ancak tespit edilebilen beden üzerindeki faydaları, abdesti her insan için vazgeçilmez kılmaktadır.
Öncelikle abdestin, dolaşım sistemimiz üzerindeki tesirlerini ele alalım. Dolaşım, iki önemli temel prensip üzerine kuruludur. Bunlardan ilki, temiz kanın kalp sayesinde bütün vücuda dağılması ve en küçük hücrelere kadar gitmesidir. İkincisi ise, dokularda kullanılan kirlenmiş kanın tekrar toplanarak kalbe ulaştırılmasıdır. Bu düzen, bu şekilde işlemediği takdirde “küçük tansiyon” denilen basınç artışı başlar ve insanı ölüme kadar götüren ciddî bir risk devreye girer.
Bu dolaşım sisteminin gerçekleşmesini sağlayan damarların sağlıklı çalışması, bu yüzden oldukça büyük bir önem arz etmektedir. Damarlar, kalpten uzaklaştıkça incelmekte ve küçük dallara ayrılmaktadır. Bu dallar, elastikî yapıya sahip borulara benzemektedir. Ve bu incelen borular, eğer sertleşir ve esnekliğini kaybederse, kalbi zorlamaya başlar. Ve biz hayatımızı sürdürdüğümüz müddet boyunca, yaptığımız bazı hatalarla bu damarların zamanla sertleşip daralmasına sebep oluruz. Bu ise, yaşlanma ve ölümcül hastalıklara dâvetiye çıkarır.
Peki, bizler bu yıpranmayı nasıl geciktirebiliriz?
İşte Rabbimizin biz kullarına yardımı tam da burada devreye girmektedir. Günlük hayatta biz müslümanların sık sık uyguladığı bir usûl vardır ki, bu, damarların elâstikî yapısının bozulmasını önler. Onların genişleyip büzülmesini sağlayarak onlara âdeta jimnastik yaptırır ve esnekliğini korumasına yardım eder. Bu da, vücutta meydana getirdiği sıcaklık farkı aracılığı ile abdestin temel şartı olan sudur. Su, sıcak ise damarları genişletir, soğuk ise daraltarak özellikle kalpten uzaklaştıkça incelen damarların esneklik koruyucu hareketini sağlar. Bununla da kalmaz, yavaşlayan dolaşım ile damarlarda kalan gıdaları yeniden harekete geçirerek gitmeleri gereken yerlere gönderir.
İşte bu sayede sık sık abdest alan insanlar, büyük ölçüde bunama, vücutta meydana gelen hızlı yaşlanma ve daha da ötesi ölümcül hastalıklara karşı ilâhî bir yardımla korunmuş olmaktadırlar.
Abdestin bir de koruma sistemine (lenf dolaşımına) dair faydaları vardır. Bilindiği gibi, vücudumuzda kırmızı kan dolaşımının dışında, bir de beyaz kan dolaşımı vardır. Bu beyaz kan damarları, kırmızı kanınkinden on kat daha incedir. Bazı küçük yaraların etrafından renksiz bir sıvının çıktığını görürüz. İşte bu lenf dolaşımı ile vücudumuzun her hücresinde eksiksiz bir koruma sağlanmaktadır. Vücudun mikrop kapması, kanser gibi hastalıklar, bu sistemin düzgün çalışmamasından kaynaklanmaktadır. Bu korumanın problemsiz bir şekilde çalışması için, bu görevi yerine getiren damarların sağlıklı olması gerekmektedir. Abdest, biz hiç farkında olmadan bu damarları da sağlıklı tutma gibi bir rol oynamaktadır.
Ayrıca lenf sisteminin uyarılması ve harekete geçmesi için tıp, en önemli merkezin burun arkası (Nazo farinx), bademcikler ve boyun yanları olduğunu tespit etmiştir ki, abdest alırken bu iki noktanın yıkanması açık bir şekilde emredilmiştir.
Diğer bir husus da vücudumuzda dengeli bir şekilde bulunması gereken statik elektrikle alâkalıdır. Gerek hava şartları, gerekse gün içerisinde kullandığımız plastikler bu dengeyi bozar. Vücutta beliren ağrılı hastalıklar, yüzün kırışması, bu dengenin bozulması ile ortaya çıkmaktadır. Nitekim deri altındaki kasların sürekli gerilmesine sebep olan statik elektrik dengesi, bir süre sonra bu kasların fonksiyonunu yitirmesine sebep olur ve böylelikle kırışıklıklar başlar. Biz abdest aldıkça kullandığımız su, bu statik elektriği alır ve vücudun dengesini iâde eder.
Bu ve benzeri bütün tespitler, her geçen gün İslâm’ın emirlerinin insan fıtratına ve onun sağlıklı yaşamasına ne kadar çok uygun olduğunu göstermektedir.
Müslümanların abdest alıp namaz kılmaları, elbette ki, şu an ancak tespit edilen veya henüz keşfedilememiş bu ve benzeri faydaları sebebiyle değildir. Müslümanlar, ancak Allah ve Rasûlü, bu şekilde kulluk yapmamızı istediği için büyük bir ibâdet vecdiyle bu güzel ibâdetleri îfâ ederler. Ancak Kerîm, Hakîm ve Kâdir olan Rabbimiz, kulları, emir ve yasaklarına riâyet ettiği müddetçe, onlara hiç ummadıkları lütuf ve ihsanlarını da göndermeye devam eder.
Şükürler olsun, bize böyle yüce bir dîni lûtfeden Rabbimize…
YORUMLAR