Bu dönemde en fazla görülen problemler; demir eksikliği anemisi, kabızlık, olumsuz yeme davranışları diş çürükleri ve şişmanlıktır. Şimdi kısaca bu durumlara göz atalım:
Kabızlık: Sindirim sisteminin yavaşlamasına bağlı olarak, tuvalete gitmenin azalması ve ağrılı bir şekle dönüşmesi olarak tanımlayabiliriz. Tuvalete gitme sayısı, her yaş dönemi ve her çocuk için farklıdır. Bebeklik döneminde günde 5-6 kez olan sayı, bir yaş sonrasında günde 1-2’ye, daha sonraki dönemde ise iki günde bire kadar düşebilir. 2 yaşında bir çocuk, iki günde bir, ama yumuşak kıvamlı ve ağrısız yapıyorsa normal; günde bir kez, ancak ağrılı ve sert yapıyorsa, kabız olarak kabul edilir. Zira dışkılama sırasında ağrı duyulmaması gerekir.
Kabızlık bir hastalık değil, belirtidir. Birçok hastalık, ilâç vb. durum, kabızlığa yol açabilir:
1-Psikososyal sebepler
2-Beslenmede yapılan hatalar; yetersiz ve düzensiz beslenme alışkanlıkları, çoğu biberonla olmak üzere günde 600 ml’den fazla inek sütü tüketilmesi, ek gıdalara geçiş döneminde yapılan hatalar, meyve-sebze gibi lifli gıdaların az tüketilmesi, yetersiz sıvı alımı
3- Sindirim sistemiyle alâkalı problemler; makatta yırtık, apse, anüsün öne doğru yerleşmiş olması
4- Endokrin sebepler; troid bezinin az çalışması sonucu hormonların düşük seviyede olması
5- İlaç etkileri; antidepresan ilaçlar.
* * *
Psikososyal sebeplerle görülen kabızlık, altta yatan hiçbir tıbbî sebep olmaksızın görülen kabızlıktır. Sıklıkla, tuvalet eğitimine erken başlayan âilelerin çocuklarında, zorlu tuvalet eğitimi sonucu görülmektedir. Bu eğitim sırasında yapılan hatalar, verilen cezalar, sosyal ve kültürel faktörler, bu tip kabızlığı oluşturur.
Tuvalet eğitimi için normal zaman 24 aylık dönemdir. Ancak bu süre, çocuktan çocuğa değişir. Cevap alınamayan tuvalet eğitiminde çocuk zorlanmamalı, cezalandırılmamalı ve olumsuz yorumlar yapılmamalıdır. 24 ay boyunca bezine yapan ve sonra bezi çıkartılan çocuk, dışkıyı vücudunun bir parçası olarak görebilir. Uzun süre istekli olarak tuvaletini tutarak bunu alışkanlık hâline getirebilir. Bu da dışkının sertleşmesine ve boşaltımın ağrılı olmasına sebep olur. Ağrı, çocuğu korkutur; “Tuvalete gitmezsem ağrım olmaz.” diye düşünmeye ve büyük abdestini daha fazla tutmaya sevk eder. Bu tutma, dışkıyı daha fazla sertleştirir, bu sertlik, boşaltımı daha da ağrılı bir hâle getirir.
“Ağrı ve korku” kısır döngüsü oluştuğunda, kabızlıkla baş etmek zorlaşır. 4-5 yaşlarında anaokuluna başlayan çocuklar, ev dışındaki bir ortamda tuvalete gitmeyi reddettikleri zaman da benzer şekilde kabızlık gelişebilir. Anaokulu öğretmenleri böyle durumları düşünerek çocukları zaman zaman tuvalete gitme konusunda teşvik edip yardımcı olmalıdırlar.
Tekrarlanan dışkı tutmaları sonucu, makatta içten genişleme olur ve dışkının hacmi ve çapı büyür. Erken dönemde zorla da olsa çıkartılabilirken, kronik dönemde iyice katılaşıp makatta büyük bir tıkaç oluşturur. İlerleyen dönemde makatta duyarlılık kaybı oluşur ve normal boşaltım alışkanlığı kaybolur. Ayrıca makatta taşlaşmış olan dışkı çıkartılamadığı için yeni gelen büyük abdest istemeden, altına kaçırma şeklinde dışarı çıkar. Bu durum büyük çocuklarda ciddî psikolojik travmalara yol açar.
Kronik kabızlığı olan çocukların, iştahları da genellikle az olur. Sindirim sistemi yavaşladığı için midenin boşalması uzamıştır. Buna bağlı olarak tekrarlayan kusmalar görülebilir. Karın ağrısı olur. Kabızlık çok uzadığında idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlar. Bebeklerde anne sütünün kesildiği dönemlerle, ek gıdaya başlama dönemleri kabızlık açısından riskli dönemlerdir.
Tedavide neler yapılmalıdır?
Tedavide psikolojik yaklaşım çok önemlidir. Çocuk korkutulmamalı, ağrı-korku kısır döngüsü kırılmalıdır. Öncelikle sert dışkı ile dolu olan bağırsaklar boşaltılmalıdır. Fakat lavman ve fitiller, hekim tavsiyesi ve gözetimi olmadan kullanılmamalıdır. Bağırsaklar boşaldıktan sonra, yumuşak dışkılama için şuruplar kullanılmalı, çocuk ağrısını unutana kadar bu devam etmelidir. Oturma banyoları da ağrıyı azaltmada faydalı olabilir.
Kabızlık tedavisinde ilaçlar ilk adım olmakla birlikte, devamlı bir çözüm değildir. Çocuğun diyetindeki lif ve sıvı miktarı gözden geçirilmeli, düzenli bir beslenme alışkanlığı kazandırılmalı, patates, muz, makarna, beyaz ekmek azaltılmalı, inek sütü günde 600 ml’yi geçmemelidir. Çocuğun beslenmesinden çay çıkarılmalıdır. Kurubaklagiller, yulaflı-kepekli ekmek, tam buğday unundan ekmek, kayısı, armut, incir, kabak, brokoli gibi liften zengin gıdalara diyette daha çok yer verilmelidir. Su alımı artırılmalıdır.
Tuvalet eğitimi kazanmış çocukların, günde iki kez 5-10 dakika tuvalete oturtulması, mide-bağırsak refleksini uyaracağı için faydalı olacaktır. 2 yaşından önce çocuğun tuvalet eğitimi için zorlanmaması, kabızlığın önlenmesi açısından önemlidir.
YORUMLAR